Öztürkçe Sözlük

Öztürkçe Sözlük

Öztürkçe Sözlük
ABA: Saygıdeğer, saygıya layık kişi. Bazı Türk boylarında “ana’’,’’abla’’ , bazılarında ise baba anlamında da kullanılmaktadır.
ABADAN: 1- Cömert, verici 2- Bağışlayıcı, gönül yapıcı
ABAK: Temiz, iffetli, namuslu kişi
ABAKA: Yakın akraba, amca çocuğu
ABAKAN: Alicenap
ABAKAY: 1- Yakın akraba, yeğen, amca çocuğu 2- Sibirya’da saygın ve sözü geçen hanımlara verilen bir unvan
ABALA: Abla
ABAR: (Avar): 1- Gösteriş, heybetlilik 2- Baş eğmez, dirençli
ABAŞ: Hanım yürüyüşü (Küçük narin adım)
ABAY: 1- Aydınlık, aydınlık verici 2- Hayret uyandıran, hayret verici
ABAKIYMIŞ: Gönül kırıcı, can yakıcı
ABÇAR-(Avşar): 1- İşin ehli kişi, iş bitirici 2- Uyumlu, itaatkar
ABI: 1- Can, ruh 2- Soyluluk
ABIÇ: Gönüllü
ABIDAN: İçli, gönül insanı
ABIK: İçli, gönüllü
ABIKAN: Mec.Soylu
ABIL: Gönüllü, İstekli
ABINAK: Sakinleşmiş gönül rahatlığı içinde olan
ABINÇ(Avunç): Avunç, teselli
ABIŞ(Apış): Bacağın diz kapağından yukarısı
ABIŞKA : İçten, içtenlikle çalışan
ABIZ: Ruhsal, ruhlarla ilgili
ABİKE: Alicenap, yüksek gönüllü
ABİN: Mutlu, memnun, hoşnut
ACAR: 1-Gayretli,Hareketli 2- Gözü pek, yırtıcı
ACLAN: Açık,Açılan
ACU-(Acı,Açığ): 1- Açık 2-Keskin, sert 3- Açı,aralık
ACUN: Dünya, yeryüzü
ACUNAL: birl. Acun/Al (Almak’tan)
ACUNAY: birl. Acun/Ay/Mec.”Dünya güzeli”
ACUNLUK: Dünya malı,dünyalık
ACUNSUZ: Dünya malında gözü olmayan
AÇA: 1- Toplum içinde saygınlığı olan kişi 2-Analık derecesinde saygıya layık hanım
AÇAN: Açma eylemi içinde olan (Çiçek gibi)
AÇIĞ: 1-Açık,dürüst 2- Bahşiş bey yada hanların verdiği bahşiş
AÇIK: (Açığ) Büyük kardeş
AÇIL: Açık, açılmış
AÇUK: (Açık) İyi huylu,mülayim
ADAK: 1-Söz,nişan 2-Bağış,sungu
ADAL: Sadık, güvenilir
ADALAN: Ünlü, şöhretli
ADALDI: Ünlü
ADALIR: Ünlü
ADALMIŞ: Ünlü
ADAN: Uygunluk, liyakat
ADANIR: Ünlü
ADANMIŞ: Adaklı,adak olmuş
ADAR: Adama eyleminde bulunan
ADAY: Memnunluk,hoşnutluk
ABDAN: Ünlü
ADBERİLGEN: Adına layık ve ününü hak etmiş kişi
ADIKTI: Ünlü
ADIN: Ünlü,adı anılan
ADINÇIĞ: 1-Seçkin,mümtaz 2- Olağanüstü, fevkalade, bambaşka
ADIÖTE: birl. Adı/Öte Mec. Temiz bir üne sahip
ADIVAR: Ünlü,tanınmış
ADIYAKŞI: birl. Adı/Yakşı(Adı güzel)
ADIYAMAN: birl. Adı/Yaman Mec. Ürkütücü bir üne sahip kişi
ADIYEKE: birl. Adı/Yeke(yeğ) Mec. Saygıyla anılan kişi, adı yeğlenen kişi
ADKIR: Aygır,erkek at
ADMIŞ: Ün almış, tanınmış
ADSAY: birl. Ad/Say Mec. Adına saygı duyulan kişi
ADSIZ: 1- Fakir,kimsesiz
AFŞAR (Abçar)
AFŞIN: Apçın,(Opçın) Zırh,demir örgülü savaş giysisi
AFTABA: Su ibriği
AGA (Ağa,Aka): 1-Saygıdeğer, ulu kişi 2- Cömert,koruyucu 3-Büyük erkek kardeş,ağabey
AGOLA: Yönetici,amir
AGUN: Tatmin,avuntu
AGUNMUŞ: Avunmuş,sakin
AĞAÇA: Akça, beyazca, alımlı
AĞALAK: Oğlak
AĞALBAY: Muhterem,saygıdeğer
AĞAN: 1-Yüksek,yukarıda,yukarılara çıkan 2- Geceleri gökten hızla geçen, ışıklı nokta
AĞAR: 1- Ağı ağırbaşlı, oturaklı 2- Gönül ferahlığı 3- Göğe yükseliş
AĞARTMIŞ: 1- Namuslu,dürüst 2- Alçak gönüllü, mütevazı
AĞAT (Akat): Namuslu, gönüllü, iffetli
AĞAYA: Makul,geçerli,uygun
AĞDUK: Kutsal,muhterem
AĞICI: Ağcı, Akçı, Akıcı, Hazinedar, Hazine sorumlusu
AĞIÇ: Varlık, hazine,servet
AĞILGAT: 1-Saygıdeğer 2- Yıldız,gezegen
AĞIM: Yükseliş
AĞIR: 1- Ağırbaşlı,olgun 2- Ünlü,saygın
AĞIRBAŞ: birl. Ağır/baş, olgun, alçak gönüllü
AĞIŞ: (Ağıç) Hazine, servet
AĞIT: Mersiye,ölüm Türküsü,göğe yükselen feryat
AĞLAMIŞ: Çileli,çile çeken
AĞMIK: 1- Ünlü,tanınmış 2- Yüksek rütbeli
AĞRAK: Yükselen,ilerleyen
AĞRITMIŞ: Mec. Acı kuvvete sahip kişi
AĞUL: 1- Ay’ın halesi 2- Oba, köy
AĞUTUR: Yükselten,yukarı çıkaran
AĞZUKARA: birl. Ağzı/Kara. Mec. Sert konuşan, acımasız ve hükmedici konuşan kişi
AK: 1- Beyaz 2- Doğuş, doğum 3- Yükseliş 4-Parlaklık 5-Devinim,hareketlilik 6-Mec.Namusluluk,iffet ve güvenirliğin sembolü
AKA: Büyük,ulu kişi,saygıdeğer kişi
AKABA: Yokuş,meyil
AKAÇ: Akıcı
AKALIN: bir. Ak/Alın mec. Dürüst,namuslu
AKAN: 1- Akıcı 2- Yükselen
AKARCA: Dere,ırmak
AKAR: Dere,akarsu
AKARSU: Dere,ırmak
AKAŞ: birl. Ak/Aş mec.Helal rızk
AKAY: birl. Ak/Ay 1- Ayın en güzel anı 2- Yenisey Türklerinde “hanımefendi” anlamında kullanılır.
AKBAŞ: birl. Ak/Baş mec. Dürüst,namuslu
AKBEL: Dürüst,sözüne güvenilir kişi
AKBERGÜ: birl. Ak/Vergi fıtrat,huy mec.iyi huylu
AKÇA: 1-Beyaza kaçan 2-İpekli dokuma 3-Para,maliye,hazine
AKÇALAR: birl.Ak/çalar mec.Ak tenli hanım
AKÇALI: Zengin,mal sahibi
AKÇALMAZ: birl. Ak/Çalmaz mec.Yanık tenli hanım
AKÇIL: 1-Ak tenli, akça yüzlü 2- Ağarmış, aklaşmış
AKÇIN: Sözüne güvenilen,sağlam kişilikli
AKÇORA: birl. Ak/Çura 1- Şamanist gelenekte iyi ruh ve iyilik perisi
AKEL: birl. Ak/El mec.Dürüst,namuslu
AKGÜN: birl. Ak/Gün mec. Gelecek,istikbal
AKHAN: birl. Ak/Han Şamanist gelenekte “İyilik Tanrısı”
AKI: Eli açık,cömert,zengin gönüllü
AKIM: 1-Yönelim,yükseliş 2- Akmaktan, akıcı,yayılıcı
AKIN: 1-Saldırı,hücum 2-Kazak ve Kırgızlarda, ozan ve müzisyenlere verilen ad
AKINAY: birl. Akın/Ay Türkistan’da hanım ozanlara verilen ad
AKINCI: 1- Akın eden,saldıran 2- Osmanlılar dönemindeki, öncü birliklere ve bu birliklere dahil olan kişilere verilen unvan
AKIŞ: 1-Yükseliş 2-Akmaktan akış 3-Servet,hazine
AKKARA: birl. Ak/Kara mec.Zıtların bütünlüğü
AKMAN: birl. 1-Temiz,iffetli 2-Apak,bembeyaz
AKOBA: birl. Ak/Oba mec.soylu
AKSAK: 1-Aksayan,seken 2-Yükselen,çıkan
AKSOY: birl. Ak/Soy mec.Soylu
AKŞAMAN: birl. Ak/Şaman Şamanist gelenekte,iyi ruhlarla ilgilenen ve ilişkiye giren kam
AKŞİT: Yürekli,gözükara
AKTAN: birl. Ak/Tan seher vakti,şafak
AKUZ: birl. Ak/Uz (Uzman,usta)
AKÜN: birl. Ak/Ün mec.Temiz,şöhretli
AKYOL: birl. Ak/Yol mec.Dürüst,namuslu
AKYÖN: birl. Ak/Yön mec.Dürüst,namuslu
AKYÜZ: birl. Ak/yüz mec.Dürüst
AL: 1-Bayrak kumaşı 2-Kızarmış,kızarık 3-El,kolun bilekten aşağı kısmı 4- Ala,alaca 5-Almaktan al
ALA: Karışık renkli,benekli
ALABAN (Alban)Timsah
ALACA: Karışık renkli
ALAÇUK: Kulübe,baraka,Altay Türklerinde,oda,(Çadırın iç bölmesi)
ALAGAN: (Algan)Fatih
ALAGAŞ: Ender rastlanan,nadir
ALAGÜN: birl. Ala/Gün Gün ortası
ALAK: Yok edici,öldürücü,alıcı,avlayıcı
ALAN: 1-Işık,nur 2-Orman içindeki açık ve düzlük bölge 3- algan
ALANÇA: Bahçelerdeki ağaç aralarında bulunan çimenlik bölge
ALANGUVA: birl. Ala/Geyik
Cengiz Kaan’ın onuncu göbekten büyük anası 2- Ergenekon destanında adı geçen Uldız Han’ın kızı
3-Türk mitolojisinde yer alan ünlü kadın ki, efsaneye göre, bir nevi Türklerin ’’Meryem Ana” sı gibidir.
ALAR: Yalancı karanlık(Gündüz vaktinde)
ALAS (Alaz) Şamanist gelenekte “Ateş Tanrısı’’
ALASAYVAN: Şafak vakti,Güneşin doğuşu
ALASI: Erek,amaç,sahip olunması istenen nesne
ALATAŞ: birl. Ala/Taş Köz,ateş parçası
ALAYUNT: birl. Ala/Yunt Altay Türklerinde “kısrak” anlamında kullanılmaktadır.
ALBA: Yükümlülük,hizmet yükümlülüğü
ALBAGA: Hasılat,savaş yada av ganimeti
ALBAN: Haraç,ganimet
ALBATU: Bürokrat, hizmetle yükümlü kişi
ALBENİ: Çekim,cazibe,sempati
ALCU (Alçu)Alıcı,avcı
ALÇİÇEK: birl. Al/Çiçek (Gül’ün Türkçe karşılığı)
ALÇİN: Kızıl renkli bir çalı kuşu
ALÇU (Alcu)1-Algan,Fatih,2-Alcı,Avcı
ALDI: 1-Öncü,öndeki,selef 2-Algan,Fatih
ALDUR: Ok atışı,oklayış
ALEV (Yalav...Yal kökünden)Ateşten çıkan ışık
ALGAN: Fatih,Fetheden
ALGAZIN: Yabani vahşi hayvan
ALGI: 1-Fetih,Almaktan... alım 2- Fehim,algılama
ALGIN: 1- Serap 2-Yüksek yer 3- Bitiricilik,bitiriş
ALGIŞ (Alkış): Dua,yakarış,niyaz
ALGU: 1-Tüm,hepsi 2-Toplum,topluluk 3-Silah 4-Alıcı,avcı
ALGUR: Sakin,kendi halinde,kendinden emin
ALGÜN: birl. Al/Gün”...Kazak ve Kırgızlarda,doğum sırasında yaşanan dikkat çekici,unutulmaz günleri mecz eder.
ALICI: Alcu,Avcı
ALIK: Alıngan,Kırgın
ALIM: 1-Çekim,Cazibe 2-Vergi,Haraç
ALIMGA: Yazıcı,(Han ve Kaanların buyruk ve fermanlarını yazan görevli kişi)
ALIMLI: Çekici,Cazibeli
ALINAK: birl. Alın/Ak mec.dürüst,namuslu
ALINCAHAN (Alınçak Han) Oğuzname’ye göre,Türk’ün oğullarından
ALINÇAK: 1-Çekici,cazip 2- Alıngan,nazik
ALINGAN: Alınan,incinen,gücenen
ALK: Bitirmek,yok etmek,sona erdirmek,bitiricilik
ALKA: 1-Bitirici,yok edici 2-İleri,ilerici
ALKABÖLÜK: birl. Alka/Bölük..Vurucu Tim
ALKAN: Alkan,Fatih
ALKAR: Bitirici,yok edici
ALKAŞ: Bitirici,yok edici
ALKI: Pervasız,vurdumduymaz
ALKIM: 1-Gökkuşağı 2-Gerdan
Dolunay buğusunda zifiri göklere yazılmış Ad'ın...
İnkâra düşen geceler gibi yok saysın varlığını bütün kâinat
Varsın mavi gün her doğanda silinsin ne çıkar ?
Ay dolanır , yüz bulanır, vakit döner, tılsımlı bir âyinde söylenir Ad'ın ;

Senin Ad'ın TÜRK !...


UÇMAĞA VARDI..!
TANRI DAĞINDA...
ATSIZ ATA OTAĞINDA, ULU ATALAR HUZURUNDA DİZ VURMAKTA!

Çevrimdışı AĞASAR

  • Türkçü-Turancı
  • *****
  • İleti: 354
  • TANRI DAĞINDA, UÇMAĞA VARDI...
    Ynt: ÖZTÜRKÇE SÖZLÜK
    « Yanıtla #1 : 02 Şubat 2012 »
    ALKIR: Tamamlayıcı,bitirici
    ALKIŞ: Algış,dua,övme,yüceltme
    ALMA: Elma
    ALMAKAY: Elma yanaklı
    ALMALUK: 1-Alınması gerekli olan 2-Elma bahçesi
    ALMAS: Almaz,nazlı
    ALMILA: Elma
    ALMIŞ: Algan,Fatih
    ALP: Bu sözcük birçok erdemi içinde barındırır. Bilgelik, yiğitlik, fedakarlık, kahramanlık,
    gözükaralık, toplumculuk, vb. ile birlikte tüm bunlar arasındaki uyumu da içerir.
    ALPAGU: Düşmanına tek başına saldıran kişi
    ALPAGUT: 1-Alplik gösteren kişi 2-Kurt soyundan 3- Seçkin ve saygın kişi
    ALPEREN: birl.Alp/Eren (Gazi, Derviş) Toplumun sayıp sevdiği, örnek aldığı savaşçı kişilerin genel adı
    ALPMAN: Alp gibi Alpçe yaşayan
    ALTAÇU (Altaç): Aldatıcı taktik sahibi
    ALTAMIŞ: Aldatıcı,hileci
    ALTAN: 1-Altın 2-Güneşin doğuş anı,Şafak
    ALTANURUG: (Altın Uruk) Cengiz Kagan ve oğullarının soyuna verilen unvanlardan
    ALTAY: 1-Al/Ala/Tay 2-Altın 3-Ormanlarla kaplı yüksek dağ
    ALTINDAĞ: birl. Altın/Dağ/Altay dağlarının,diğer adı.
    ALTU (Aldu): 1-İlk,Birinci 2-Algan,Fatih
    ALTUN: Altın
    ALTUNSABAK: birl. Altun/Sabak(sopa,değnek)
    ALUÇ: 1-Alıcı(Alçu) 2-Kayın cinsi bir ağaç
    ALUNGAN: Alıngan,nazlı
    ALUNUR: Nazlı
    ALYU: (Algu)
    T..Çağatay Han’ın torunu
    AMAÇ: (Umaç)Gaye, hedef, beklenti
    AMAN: (YAMAN) Sertlik
    AMGAK: Emek/Zahmet
    ANAÇ: 1-Anacık 2-Analık duygusu çok gelişmiş 3-Anaya çeken 4-Doğurgan, üretken
    ANAGAY: Anaya çekmiş, anaya benzer
    ANASIOĞLU: birl. Anası(nın)Oğlu (Babası erken ölmüş ve özellikle anası tarafından bin bir güçlüklerle yetiştirilip büyütülmüş, yetim çocuklar için kullanılmış olduğu anlaşılan Türk adlarından)
    ANAT: 1-Anı,Anılan 2- Yakın,hısım
    ANAZ: Yeğrek, evla, eftal
    AND (ANT) 1-Yemin,söz 2- Yakın akraba
    ANDA: Birlikte ant içmiş(kan kardeşi) (Anda’lık Türklerin en eski geleneklerinden biridir. Andalar birbirlerini kardeşlerinden daha ileride korur, sayar ve kayırmaya çalışırlar.)
    ANDAÇ: Hatıra, anı olsun diye verilip,alınan hediye
    ANDARIMAN: Anılara değer veren ve saygı gösteren kişi
    ANDIR: Anısı ola hatıra
    ANGAY: Anılarına bağlı olan kişi
    ANGI: 1-Anı,hatıra,2-Yetki, yeterlilik
    ANGIM: Mamur, hakim
    ANGIN: Ünlü, anılan, adı duyulan
    ANGIŞ: Ünlü, meşhur
    ANGIT: Yaban ördeği
    ANIK: 1-Anlayış, yetenek, fehim 2- Hafıza, bellek 3- Hazır, mevcutlu
    ANLI: 1-Sakin, ağırbaşlı 2- Bellek, hafıza
    ANIT: Anı olsun diye yapılan yapı
    ANITGAN: Anıt yapan
    ANLI: Ünlü, tanınan
    ANNAK: Yadigar, hatıra
    ANT: And, Yemin
    ANTLIĞ: And içmiş, Yeminli
    ANUÇUR: Övülmüş, övülmeye layık
    ANUK: Yadigar, hatıra
    ANUŞ: Anış, anma eylemi, anı
    APA: Ulu, büyük, saygıyı ve hürmeti hak etmiş kişi (Bazı Türk bölgelerinde “baba” anlamına da kullanılmaktadır.
    APAĞ: Apak, temiz
    APAK: Temiz, namuslu,iffetli
    APATEG: (Apatek)birl. Apa/Tegtek(gibi,benzer)
    ARA: Orta yer, ortalık, boşluk, orta
    ARAL: 1-Ada 2- Aralık,orta, ortalık
    ARAS: 1- At kılı 2- Kalın yün 3- Talih,baht
    ARASLAN: Arslan (Çuvaşlarca söylenişi)
    ARAT: Cesaret, yüreklilik
    ARBIŞ: Büyü,efsun
    ARBUZ: Büyü, sihir
    ARCA: 1-Arıca, saf, temiz 2- Çam ağacı, çamdan yapılmış kutu
    ARDA: 1-Uzun değnek 2- Artçı, halife, ardı sıra giden
    ARDALI: (Ardalu) Yönetici, amir
    ARDIÇ: 1- Halife, artçı 2- Bir ağaç türü
    ARGA: Zeki, akıllı
    ARGAN : (Arkan) Kement, kement bağı
    ARGATU: Yaban koyunu
    ARGIÇ: 1- Kır, mera 2- Gurur
    ARGIN: 1-Yavaş, sakin 2- Gelecek yıl
    ARGUN: Pars cinsinden avcı bir hayvan
    ARGUŞ: (Arkuş)1- Edepli, terbiyeli 2- Haberci, haber veren
    ARGÜDEN: birl. Ar/Güden, Arlı, edepli
    ARI: (Arık) 1- Saf, arı, arınmış 2- Irmak, dere
    ARICA: Soylu, temiz, iyi huylu
    ARIÇ: Barış, sulh
    ARIĞ (Arı, Arık)
    ARIK: 1- Arı, arınmış, temiz 2- Narin, ince yapılı
    ARIL: Arınmış, temiz, pak
    ARIN: Saf, arınmış
    ARINÇ: 1-Barış, kurtuluş 2- Temizlik, saflık, günahsızlık
    ARINIK: Saf, şeffaf, billur
    ARINMIŞ: Temiz, gönüllü
    ARKIN: 1-Argın, yavaş, sakin 2- Halef, ardıç
    ARKIŞ: 1-Ulak, haberci 2- Kervan, kafile
    ARKUN: Halef, geriden gelen, takipçi
    ARKUY: Siper, mevzi
    ARKUZ: (Arguz) Edepli, iyi huylu
    ARLAĞ: Arlı, edepli
    ARLAT: Biricik oğul, anaların en çok üstüne düştükleri oğul
    ARMAGUN: Armağan, hediye
    ARMAĞAN (Yarmagun-Yarmagan)- Hediye
    ARMAN: 1- Onurlu, arlı, edepli 2- Dilek, istek 3- Hayal, fantezi
    ARPA: 1- Büyü, tılsım, Şamanist gelenekte, Kamların okuduğu dua 2- Tahıl
    ARPAD (Arpa)
    ARSİN: (Ersin) Kurtuluş, istiklal
    ARSALAN: Arslan
    ARSLAN: Yırtıcı hayvan Mec. Cesaret, atılganlık ve gözü pekliği sembolize eder.
    ARSLANBALA: birl. Arslan/Bala..Arslan yavrusu
    ARSLANCIK: Küçük arslan..Arslan yavrusu
    ARSLANÇA: Arslan gibi, arslan özelliklerine sahip
    ARSU: birl. Ar/Su mec. Namuslu, dürüst
    ARSUN: 1- Efendi, ağırbaşlı 2- Rahata ermiş, huzurlu
    ARTAGAN: Bereket, artuk, fazlalık, bolluk
    ARTAM (Erdem)
    ARTIM: Bereket, bolluk
    ARTUÇ: Mızrak, mızrak ucu
    ARTUK: Fazlalık, üstünlük, bereket mec. Varlık, zenginlik
    ARTUKDOĞAN: birl. Artuk/Doğan
    Kırgızlarda, olağanüstü vasıflara sahip kişilere verilen bir unvan
    ARTUN: Vakarlı, ölçülü
    ARTUR: Cazibeli, çekici, işveli, fettan
    ARTURU: 1- Ekstrem, uç noktalarda 2- Bereket, bolluk
    ARTUT: Armağan, hediye
    ARVIŞ: Sihir, büyü, tılsım
    ARZIK: Fanatik, bağnaz, sofu
    ASAN: 1- Sağlıklı, zinde 2- Asma eyleminde olan
    ASENA: Efsanevi dişi kurtun adı. Yakın, Yakınlık duyulan
    ASIGLI: Faydalı,Gerekli
    ASIĞ (Ası,Asık) 1- Fayda, Çıkar 2-Kar,temettü
    ASPAR (Asbar) Faydalı, işe yarayan
    ASRAK: Himaye, Koruma
    AŞAN: Aşmak’dan ...mec. Azimli, engel tanımaz
    AŞIT: 1- Aşılacak, aşılması gerekli olan 2- İşitmekten...İşit, kulak ver
    AŞKAR: 1- Savaş atı 2- Kuyruk ve yelesi kara, vücudu kula renginde olan at
    AŞKIN: 1- Aşmış, üstün, faik,akranlarından ileride olan 2- Melodi,nağme
    AŞUK: 1-Aşık,aşmış, geçmiş 2- Tolga
    AŞULA: Yılmaz irade sahibi
    AŞUR: Aşırmaktan... mec. Yılmaz, gayretli
    ATA: 1- Ulu, saygıdeğer kişi 2- Baba, dede, ced 3- Adın ve soyun bağlı olduğu kök
    ATABAY: birl. Ata/Bay lala, beybaba. Han, Kağan ve padişah çocuklarını eğitip yetiştiren kişilere verilen bir unvan
    ATAÇ: 1- Atasına bağlı, Atasının yolunda 2- Atadan intikal eden 3- Büyüklük gösteren çocuk
    ATADAN: Miras, manevi miras
    ATAERİ: birl. Ata/Eri mec.Atalarına ve geçmişine saygılı
    ATAGÜÇ: birl. Ata/Güç mec. Gücünü atalarından almış
    ATAĞ: (Atak) 1- Ün, nam, şöhret 2- Atılgan 3- Dağ yolu 4- Çağlayan 5- Bir şahin türü
    ATAHAN: birl. Ata/Han mec. Devletin ilk kurucu büyüğü, devlete ad veren kişi
    ATALA: Tanınmış, ünlü ve zengin
    ATALAN: Ünlü, Meşhur
    ATALAY: Ad almış, ün almış, meşhur kişi (Atila’nın asıl adının bu ve bundan bozulup çevrilmiş hali olduğunu söyleyen bazı tarihçilerimiz de var.)
    ATALIK: Miras
    ATALMIŞ: Ünlü, meşhur
    ATAMAN: Ulu, Saygıdeğer kişi
    Bir kısım tarihçilere göre, Osmanlının, kurucusu olan Osman bey’in asıl adı budur. Bir kısmı
    Atman, bir kısmı Otman der.
    ATASAGUN: birl. Ata/Sagun Hekimlerin en ulusu başhekim Şamanist gelenekte de aynı ad, en iyi kamlar için kullanılmaktadır.
    ATAY: 1- Ünlü, tanınmış 2- Akın, hücum
    ATIGAY: Ünlü, tanınmış
    ATIĞ: Adı sanı belli, ününü arttırmış kişi
    ATIL: Ünlü, meşhur
    ATILGAN: Atak, gözüpek,cesur
    ATILMIŞ: Atılgan, gözüpek
    ATIŞ: Ünlü, meşhur
    ATİLAY: Türk tarihinin en önemli kişilerinden,Batı Hun imparatoru, Bu kişinin adı üzerinde tarihçi ve dilciler pek de anlaşamamışlardır. Benim görüşüm de göç sırasında İtil ırmağı kıyısında doğmuş olmasından dolayı “İtil/Ay”dır. Ancak bununla birlikte bu kişi için bazı adlar söylenmekte (Atila,Atilla,Atılay,Atilay,Atalay,Atlıhan vb.) Anlamlar:1- Atacık,babacık 2- İtil ırmağı kenarında doğduğundan ve Türklerdeki eski bir gelenekten dolayı “İtil” çocuğu anlamında verilen İtilay’ın zamanla Atilay’a dönüşümü 3- Atlı/Ay 4- Atlı/Han 5- Macar dilinde çelik anlamına gelen “Atzel” den
    ATLIĞ: Ünlü,zengin
    ATMACA: Yırtıcı bir avcı kuş
    ATMAN: Ünlü, saygın
    ATMIŞ: Atma eyleminde bulunmuş (ok,kargı vb.)
    ATSAK: Ünlü, adı duyulan
    ATUK: Bolluk, bereket
    AVAR (Abar) 1- Heybet, büyüklük(Abartı) 2- Dirençlilik, dayanıklılık
    AVAZ: Nara, yüksek perdeli ses, çığlık
    AVCI: Av yapan, avlayan
    AVCIL: Avlayıcı, av işinin uzmanı
    AVGAN: Avuntu
    AVINÇ: Avuntu, teselli
    AVINÇA: Avunç
    AVINGU: Avunç,teselli
    AVLAK: Av yeri, av olanı
    AVKAR: Bozkır bıldırcını
    AVUNÇ: Teselli, avuntu
    AVUÇU: Avunç
    AVUNDUK: Avuntu, teselli
    AVUTMUŞ: Teselli eden
    AY: Dünyamızın uydusu olan gezegen. Ancak Türk kültüründe bu ad güzellik, temizlik, ahlaklılık vb. değerleri de içeren birçok öğeyi içinde barındıran bir sembol ve mecaz olarak kullanılmıştır. Çok önceleri erkeklerde kullanılmasına karşın, zamanla kız çocuklarına ad olarak verilmiş, gerek başta, gerekse de son da, birleşik ad olarak değerlendirilmiştir. Bununla birlikte bazen geçmiş örneklerde de görüleceği gibi hem erkeklerde hem de kızlarda kullanılmıştır. Ancak yine de ağırlık kız adlarındadır.Ve kız adlarında önemli bir konumdadır.
    AYAĞ (Ayak) 1-Uğur, şeref, şan 2- Devinim, hareket (ayaklanma sözü) buradan gelir.
    AYANA: birl. Ay/Ana Altay Türklerinin eski Tanrıçalarından
    AYAS: Ay ışığı, mehtap, gece aydınlığı
    Altay, Tuva, Çuvaş Türklerinde Tanrı sıfatı olarak kullanılan bir ad
    AYATA: birl. Ay/Ata Şamanist gelenekte, göğün altıncı katına bakan Tanrı
    AYAZ: 1- Ay ışığı 2- saf, berrak hava 3- Kuru soğuk
    AYBAKIM: birl. Ay/Bakım, bakmaktan, bakış
    AYBAN: birl. Ay/Ban mec. Debdebe, şaşa
    AYBANDI: birl. Ay/Bandı (Banmak)
    AYBAR: 1-Ay gibi parlak 2- Heybet,heybetlilik
    AYBI: İmdat, medet
    AYBIN: Onur,şeref
    AYÇIL: Ay ışığı, ay pırıltısı
    AYDA: 1- Ay’a eş değer güzellikte 2- Dere kenarlarında yetişen hoş kokulu bir çiçek
    AYDABOLDI: birl. Ayda/Oldu mec. Ay parçası
    AYDAN: Ay parçası
    AYDAR: (Aydar Han) saç perçemi, kakül
    AYDIN: 1- Aydınlık, ışık yoğunluğu 2- Açık, aşikar 3- Entelektüel , münevver
    AYGAN: İçten, samimi, yaren
    AYGAY: Nara, bağırtı
    AYGIN: Sınırsız, uçsuz, geniş
    AYGIR: Erkek at
    AYGIRAG : 1-Dağ keçisi 2- Bir geyik türü
    AYGUÇI: Yönetici, devlet görevlisi, danışman, yarıcı
    AYIM: Çekicilik, sempati
    AYIMÇA: Ay parçası
    AYINTAP: Mehtap, ay ışığı
    AYIR: Değişik, farklı, başka, fark
    AYIRBAŞ: birl. Ayır/Baş..Değişim, mübadele
    AYIRT: Fark, farklılık, ayırım
    AYITGU: Temyiz
    AYISIG: birl. Ay/Isıg..Ay ısısı, sıcaklığı
    AYIT: Söylemek, anlatmak
    AYITMIŞ: Söyleyen, bildiren, uyaran
    AYKAÇ: Konuşkan, Konuşmacı, Hatip
    AYKIN: Geniş, ferah, aydınlık
    AYKOYUN: birl. Ay/Koyun
    Yakut destanlarında adı geçen, eski dönem güç tanrısı
    AYLA: 1-Ayın çevresindeki ışık halesi 2- Devir, dönüşüm
    AYLU (Aylı): Aydan
    AYMA: Duyarsız, başıboş vurdum duymaz
    AYMAN: Aya eş değerde
    AYMAZ: Vurdumduymaz, başına buyruk
    AYRAL: Kuraldışı, istisna
    AYRI: Başka, değişik, farklı
    AYRIÇ: Bölüşüm, taksimat
    AYRIKÇA (Ayıkşa): Derviş, mecnun
    AYRUK: 1- Farklı, değişik 2- Varlıklı, zengin
    AYSELİG (Aysiliğ) birl. Ay/Silig, dürüst, namuslu
    AYTAK: Konuşmacı, hatip
    AYTAR: Haberci, muhbir
    AYTEK: Konuşmacı, hatip
    AYTIN: Aydın, aydınlık
    AYTIŞ: Nutuk, anlatım, hitabet
    AYTIŞAN: Hatip, konuşmacı
    AYTUK: Hatip, konuşmacı
    AYUK: Söz söylenebilen ve sözün değer gördüğü yer
    AYUR: Konu, bahis, bahse konu olan
    AYÜN: birl. Ay/Ün Karahanlılar ve Uygurlar döneminde, han ve kağanların analarına verilen bir unvan
    AYZIT: Şamanist gelenekte “ Ay Tanrıçası”
    AZBOY: Heyecan
    AZGIN: Zapt edilmesi zor, sınırı aşmış, tahrik olmuş
    AZLAĞ. Nadir, az rastlanır.
    AZRAK: Nadir, az rastlanır.
    AZUK: (Azuka, Azık): Geçimlik, yiyecek
    Dolunay buğusunda zifiri göklere yazılmış Ad'ın...
    İnkâra düşen geceler gibi yok saysın varlığını bütün kâinat
    Varsın mavi gün her doğanda silinsin ne çıkar ?
    Ay dolanır , yüz bulanır, vakit döner, tılsımlı bir âyinde söylenir Ad'ın ;

    Senin Ad'ın TÜRK !...


    UÇMAĞA VARDI..!
    TANRI DAĞINDA...
    ATSIZ ATA OTAĞINDA, ULU ATALAR HUZURUNDA DİZ VURMAKTA!

    Çevrimdışı AĞASAR

    • Türkçü-Turancı
    • *****
    • İleti: 354
    • TANRI DAĞINDA, UÇMAĞA VARDI...
      Ynt: ÖZTÜRKÇE SÖZLÜK
      « Yanıtla #2 : 02 Şubat 2012 »
      BABAT:Cins, Tür
      BABRAK: Hızlı, çevik, atletik
      BABÜR: Kaplan cinsi, yırtıcı bir hayvan
      BACI: Kız kardeş
      BAÇAK: Bir çeşit zırh (Dize geçirilen bir zırh)
      BAÇMAN: Başlık, Tolga
      BADAN: Batan (Batmaktan...Güneşin batışı)
      BADUR: Batur, bagatur, kahraman
      BADURUK: (Badruk) 1- Sadık, güvenilir 2- Batur, kahraman
      BAGA: 1- Alt, küçük, küçük rütbeli yönetici 2- Boğa
      BAGATUR: Kahraman, Batur, Bahadır
      BAGAY: Afacan, yaramaz, ele avuca sığmaz
      BAGRI: Kararlılık, azim
      BAĞAM: Destek,arka, kuvvet
      BAĞAN: Anıt, abide
      BAĞATUR: Bagatur, batur, bahadır, kahraman
      BAĞDAŞUK: Uyumlu, ahenkli, uzlaşmacı
      BAĞDU: Işık, şua, ışın
      BAĞI: Büyü, efsun, bağlılık
      BAĞIM: Bağlı, bağlılık
      BAĞIMSIZ: Bağlı olmayan, özgür
      BAĞIR: 1- Sine, göğüs, kucak 2- Kalp, gönül
      BAĞIRLAK: İri bir kırlangıç türü
      BAĞIŞ: 1- Veriş, ikram 2- Af, af ediş,3- Nezaret
      BAĞLAN: 1- Demet, deste 2- Bağlılık 3- Kızıl renkli bir su kuşu
      BAĞRI: Kararlı, azimli
      BAĞŞI: (Baksı) Kam, doktor
      BAHADIR: Bagatur, Batur, kahraman
      BAHŞİ: Baksı, doktor, bilgin, büyücü, hoca
      BAKAÇ: Bakıcı, bakan, nazır
      BAKAN (Bağan): 1- Anıt, abide 2- Bağlayıcı, birleştirici 3- Haşarı, afacan
      BAKAY: Haşarı, ele avuca sığmayan
      BAKIM: Bakma eylemi, nazar, bakış
      BAKIR: Bakır madeni
      BAKIRSOKUM:birl. Bakır/Sokum (Kuzey Türklerinde, Merih yıldızı
      anlamına kullanılmaktadır.)
      BAKIŞ:1- Bakış, nazar 2- İkram 3- af
      BAKSI (Bakşı): Bahşı,doktor, bilgin, büyücü
      BAKTI: Bakan, nazır
      BAKUY: Ulu, saygıdeğer kişi, tecrübeli, bilge kişi
      BAL: 1- Yapışkan sıvı 2- Arı balı 3- Çamur, balçık
      BALA: Yavru, çocuk
      BALABAN (Balıban): 1-Bala bandırılmış 2- İri başlı bir doğan türü
      Ayrıca mecaz olarak “ mahzun ve baygın bakış” anlamını içerir.
      BALACA: Yavrucak, ufaklık
      BALAK (Balak): manda yavrusu
      BALAMAN: Cüsseli, iri kıyım
      BALAMİR: (Balabir) Biricik yavru
      BALANDI: İri yarı, gösterişli
      BALASAGUN: birl. Bala/Sagun Özlenen, beklenen yavru (çocuk)
      BALBAL: 1- Heykel, anıt 2- Mezar taşı (Eskiden mezarlara dikilen ve
      üzerlerine öldürülen düşman sayılarının ve kimliklerinin yazıldığı mezar taşı)
      BALÇAK: Kabza, kılıç kabzasındaki siperlik
      BALDU: Balta
      BALDUK: Balta
      BALGAY: Ünlü, meşhur
      BALI: Değerli, yüksek, ulu kişi
      BALKAN: Ormanlarla kaplı, dağlık bölge
      BALKIN: Parlak, gözalıcı
      BALKIR: 1- Yağmur arasında çıkan güneş 2- Yağmurun hemen ardından
      çıkan güneş
      BALTA: Ağaç ve odun kesmek için kullanılan alet
      BALTEG: Çamur, çamurlu
      BALUG (Balık) 1- Balçık çamur 2- Ev, köy 3- Suda yaşayan balık
      BAMSI: 1- Yüksek, ulu, ulaşılmaz 2- Baksı, kam
      BANAR: Demet, tutam, deste
      BANGU: (Mengü, Bengü) Sonsuz, sonsuzluk, ebedi
      BANIÇİÇEK: birl. Banı/Çiçek...çiçeğe bandırılmış
      BANLAK: Çağrı, davet, ezan
      BARADAN: 1- Boradan, bora parçası 2- Nara, yüksek ses, bağırtı
      BARAK: Türk mitolojisinde adı geçen çok tüylü, iri başlı köpek
      BARBOL: Varol
      BARÇA: 1- Parça 2- Tüm, tamam, eksiksiz
      BARÇIN: İpekli kumaş, kadife
      BARÇUK (Barçık) Tahta ve keçeden yapılan küçük heykel
      BARÇUK ART TİGİN: birl. Barçuk/Art/Tigin (Art,ardçı,halef)
      BARDAM: Varlık, ganimet, bolluk
      BARGAN: Varan
      BARDI: Vardı (Varmak...dan)
      BARGAN: Varan, ulaşan
      BARGI: Kadife
      BARGIT: Kadife
      BARGU: Nimet, ganimet
      BARGUŞ: Ganimet
      BARIK(Barı) : Esas, esas olan, mahfuz
      BARIM: Varım, servet, varlık
      BARIN: 1- Güç, kuvvet 2- Barınak
      BARUNDUK: Sığınılacak yer, barınak
      BARIŞ: 1-Varış, gidiş, gidişat 2- Sukunet, sulh 3- Servet, hazine
      BARK: (Barka) baraka, ev çok önceleri saray anlamına kullanılan
      bu sözcük, Uygurların kentleşmeye ağırlık vermesinden sonra,
      “taştan yapılan ev” anlamında kullanılmıştır.
      BARKAN:Oynak toprak, bataklık
      BARKAT: Heykel, büst
      BARKIN: 1- Gezgin, seyyah 2- Kararlı, azimli
      BARKUK: Servet, varlık
      BARLA: Parlak, göz alıcı
      BARLAK: Parlak
      BARLAS: 1- Çekici, cazip 2- Varlık, servet 3- Temiz, temizlik
      BARLI: Varlıklı, zengin
      BARLIK: Varlık
      BARMAK : (Varmak)
      BARMAKLAK: 1- Varıcı, ulaşıcı 2- Eldiven 3- Varlık
      BARMAN: Varlıklılık, mevcudiyet
      BARS: Pars, leopar
      BARSUK: Porsuk
      BARTIK: Heykel, büst
      BARTU:1- Varlık, servet 2- Menzil, varılacak yer
      BARUG: Mesned, dayanak
      BASAGAR: Ağırbaşlı, mütevazi
      BASAK(Basa)1- Cesur, gözükara 2- Baskın 3- Farklılık, ayırım
      BASAN: 1- Baskın yapan 2- Ölünün ardından verilen yemek 3- Yayan, yayıcı
      BASAR: Baskın, baskıncı
      BASAT:1- Mühür, 2- Yardım, muavenet 3- Busat, pusat,silah 4- başat
      BASGAN: Basan, baskıncı
      BASIK: 1- Gece baskını 2- Basınç, tazyik, baskı
      BASILGAN: Baskıncı
      BASIM: Enerji, güç
      BASIR: Basar
      BASKAK: Basak, cesur, farklı, Çengiz Kaan döneminde askeri valiler için
      kullanılan ünvanlardan
      BASKIN:1- Galp, muzaffer 2- Ani yapılan saldırı 3- Basık, yaygın genişlemiş
      BASMIL:1- Baskıncı 2- yardımcı, muavin
      BASRUK: Baskı, tazyik
      BASSIZ: Başsız, başına buyruk
      BASTI: Bastıran, baskın yapan
      BASTIK: Basdı, Baskıncı
      BASU (Basut) Tokmak
      BASUÇ: Baskı, tazyik
      BASUT: 1-Yardım, yardımcı 2- Demir tokmak 3- Baskın yapan
      BAŞ: Oluş, doğuş, ortaya çıkış, uç nokta, doruk, birinci sıra gibi anlamların
      hepsini içeren bir söz
      BAŞACI: Reis, lider, öncü
      BAŞAD(Başat)
      BAŞAGUT:Önde gelen, önde bulunan, sevilen
      BAŞAK:1- Buğday başı 2- Ok ucu...okun ucuna takılan sivri demir 3- Sümbül çiçeği
      BAŞALMIŞ:1- Öncü,önder 2- Düşmanını yenip, yoketmiş
      BAŞAR: Başarı, kazanç
      BAŞARAN: Başarılı, muvaffak
      BAŞARI: Muvaffakıyet
      BAŞAT:1- Emsalleri arasında en üstün ve en önde gelen 2- Hanlık yapan
      bir soya mensup kişi
      BAŞA: (Paşa) Bazı tarihçilerimize göre ..Baş-ağa, bazılarına göre
      ise Baş-şad sözcüklerinin değişime uğramasıyla bu biçime gelmiş ve sözcük,
      bugünkü anlamıyla General ordu komutanı
      BAŞBAĞ:1- Başı bağlı, özgürlüğü kısıtlı 2- Gözde, sevgili, en değerli
      BAŞBUĞ: Ordu komutanı, orgeneral
      BAŞÇIL: Şef, lider, önde gelen
      BAŞDAŞ: Denk, akran
      BAŞDU: Başta olan, önde giden
      BAŞEL: birl. Baş/İl..yol gösterici,mihmandar
      BAŞGAK: 1- Başkan,şef 2- Bir tatlı su balığı
      BAŞGÖZ: birl. Baş/Göz 1-Birleşik, ayrılmaz 2- Mec. Evlilik
      BAŞGU: Alnında beyaz lekesi olan at
      BAŞIL: Önde giden, şef
      BAŞKAL: Emir, ferman
      BAŞKAN: Yönetici, şef, başta giden
      BAŞKARA: birl. Baş/Kara...mec. Sert, acımasız,bir kişiliğe sahip olan kişi
      BAŞKIR: Başarı, muvaffakıyet
      BAŞLADAÇU: Başlatıcı, yönetici, hakem
      BAŞLAG: Başlangıç, ilk
      BAŞLAK:1- Başıboş, salınmış 2- Başlangıç
      BAŞLAMIŞ: 1- Kararlı, çalışkan 2-Lider, lider olmuş
      BAŞLIĞ: Başı dik gururlu
      BAŞLIK: Yönetici, şef
      BAŞNAK: Başlıksız, tulgasız
      BAŞŞAD: (Paşa) Ordu komutanı, general
      BAŞTIN: Selef, önceki
      BAŞTINKİ: Baştaki, öndeki, önder
      BAŞVEREN: Fedai
      BAŞVERMİŞ: Kurban, fedai
      BATAK:1- Çamur, bataklık 2- Gizli, gömülü
      BATIŞAD: birl. Batı/Şad
      T...Göktürk ve Uygur ordularında, batı kanadının komutanlarına verilen unvan
      BATIM:1- Batma boyu, boy, derinlik 2- Sivri bir aletin saplanması
      BATIR: Batur’un şive farkıyla söylenmiş biçimi
      BATMAZ: 1-Diri, mücadeleci 2- Vücuduna sivri ve kesici aletler işlemez
      BATRAK: (Batırak) Mızrak, kargı
      BATSIK: 1- Bastıran, yanaştıran 2- Gün batısı, batı
      BATU: 1-Güçlü, yenilmez, gücüne dayanılmaz 2- Dayanıklı, metin 3- Gün batısı
      BATUGA: 1- Batu, kahraman 2- Gizli, gizlenmiş
      BATUR: Bagatur, Kahraman
      BATURGAN: 1- Saklayan, gizleyen, gizli 2- Batıran,saplayan
      BATUT: Gizli, saklı
      BAVIRGAN: 1- Şefkatli, koruyucu 2- Bağıran, nara atan
      BAY: Varlık, zenginlik, egemenlik, erklik, üstünlük, bolluk sözcüklerinin tümünü
      içeren önemli bir ad. Türk adlarının önemli birleşiklerinden başka sözcüklerle
      kullanılabilen, kullanılan sözcüğü bütünleyip, güçlendiren, hem başa gelerek hem de
      sona gelerek kullanılabilen bir ad.
      BAYA: Bay,baylanmış, zenginleşmiş
      BAYAK: Selef, daha önceki
      BAYAN: (Muyan, buyan) 1- Kalıcılık,sonsuzluk 2- Baht, mutluluk 3- Zenginlik,
      güçlülük,erklik 4- eski dönem Tanrı sıfatlarından 5- Uygur kağanlarının unvanlarından
      BAYAR: Ulu, yüce, kudretli, celil...Tanrı sıfatlarından
      Bulgar hanlığı dönemi,soyluluk ve üstün vasıflı yöneticiler için verilen bir unvan
      BAYAT: Tanrı sıfatlarından ,..1- Devletli, kısmetli 2- Kadim, ezeli
      BAYATLI: Devletli, bahtı açık, muktedir
      BAYATLUĞ: (Bayatlı)
      BAYAVUT (Bayagut) Varlıklı, muktedir
      BAYÇA: Varlıklı, muktedir
      BAYÇU (Baycu): Varlıklı, devletli
      BAYDAK: 1- Bağımsız, hür 2- Bekar
      BAYDAN: 1- Cömert, eli açık 2- Şık, yakışıklı
      BAYDAR: Varlıklı, muktedir, egemen
      BAYGIN: Kendinden geçmiş
      BAYIK: 1- Varlıklı, egemen 2- Usta, eli yatkın 3- Doğru sözlü, saygılı, güvenilir
      BAYIN: Çekici, güzel, yakışıklı
      BAYINDIR: Güçlü,varlıklı, egemen
      BAYIR: Yamaç
      BAYITMIŞ: Zengin, kudret sahibi
      BAYLA: Varlıklı, refah içinde olan
      BAYLAK: Rahat, refah içinde
      BAYLAM: 1- Azim, kararlılık 2- Demet, bağ
      BAYLAMIŞ: Varlıklı, güçlü olmuş
      BAYLAN: Nazlı, şımarık
      BAYLANIŞ: İlişki, münasebet
      BAYLIK: 1- Varlık, Varlıklılık, güçlülük 2- Ganimet
      BAYMAZ: Mala mülke ilgi duymayan kişi
      BAYRAÇ: Varlıklı, zengin
      BAYRAK: Varlık, varoluş, erklik, güç, ve bağımsızlık
      BAYRAM: Güzellik, mutluluk, sevinç, bolluk
      BAYRI: 1- Ezeli, kadim 2- Emektar, tecrübe sahibi 3- Sonradan zapt edilip, yurda dahil edilen toprak
      BAYRIN: Kadim, ezeli, eskiye dayalı
      BAYSA: Madalya
      BAYSAL:1- birl.Bay/Sal 2- Bolluk, rahatlık 3- Asayiş, sükunet
      BAYSAN: Yakışıklı, levent, gösterişli
      BAYSİN: Zengillik, kudret
      BAYTAG: Bolluk, çokluk, kalabalık
      BAYUK: Hazır, amade
      BAYUR: Cesur, gözükara
      BAYUTMUŞ: birl. Bay/Utmuş (yenmiş, muzaffer)
      BAYÜLGEN: birl. Bay/Ülgen
      Şamanist gelenekte insanlar arası ilişkilerle ilgilenen “mükafat tanrısı”
      BAYÜLKEN: (Bayülgen)
      BAZ: 1- Emin, güvenilir 2- Merkeze bağlanmış, sonradan katılmış
      BAZDA: Hoş, latif, çekici
      BAZIR: Basar, baskıncı
      BAZMAN: Tabi, bağlı, muti
      BECERİ: (Beceriklik) Hüner, marifet, yeterlilik
      BECET: Süs, makyaj, tezniyat
      BEÇİRİK: Becerik, beceri, marifet
      BEÇKAN: İpekten yapılmış sancak
      BEDER: Ziynet, mücevher
      BEDİZ: 1- Resim, heykel, nakış, bezek 2- Taşlara yontularak yapılan süsleme
      BEDİZCİ: Ressam , heykeltıraş, nakışçı
      BEDÜK: Büyük, iri, cesim, ulu
      BEGEÇ: Beyliğe uygun olan
      BEGEN: 1- Beğeni, hoşluk 2- Şehzade, prens
      BEGENÇE: Şehzade, prens
      BEGESİN: Doğruluk, sevap, hayr
      BEGİ: 1- Yiğit, güçlü, 2- Eş- koca
      BEGİSİ:1- Doğru, sevap 2- Beğenilen, imrenilen
      BEGÜM: Hanımefendi, bayan, saygı duyulan hanım, eski Türkçe’de “beğ”’in
      tam olarak dişi karşılığı
      BEĞ: Bey, varlık, erklik, güç, yöneticili toparlayıcılık, liderlik, soyluluk vb. anlamları içerir
      BEĞCEĞİZ: Beycik, Küçük bey
      BEĞÇE: Küçük bey
      BEĞÇEK: Küçük bey
      BEĞDAŞ: Akran,eş,denk
      BEĞDE:1- Aziz, saygıdeğer 2- Adil, adaletli
      BEĞDEŞ: Nazir,benzer
      BEĞDİ: Aziz,muterem, saygıdeğer
      BEĞDÜZ EMEN: birl. Beğdüz/Emen (ruh,can)
      BEĞEÇ:1- Beğliğe layık 2- Beğ çocuğu, küçük bey
      BEĞENDİK: Beğenilen
      BEĞENİ: Hoşa giden, beğenilen
      BEĞENMİŞ: Hoşuna gitmiş
      BEĞER: Beyoğlu, prens, şehzade
      BEĞLEN: Bey soyundan olan
      BEĞLİK: Beylik, beyliğe uygun olan
      BEĞREK: Beyrek, bey çocuğu, küçük bey
      BEK: 1- Bey, beğ 2- Pek, sıkı
      BEKEM: Bey, beyim
      BEKEN: Dayanıklı, metin
      BEKET: Kuvvet, dayanıklılık
      BEKİ: 1- Yiğit,güçlü 2- Eş, koca 3- Şaman, baş şaman
      BEKİK: Güvenli, iyi korunan
      BEKİM: Azimli, kararlılık
      BEL: 1- Bilgi, bilim 2- Belirti,iz, damga 3- Tarlanın orta yeri 4- İki dağın arasındaki geçit
      BELÇİN: Belirti, iz, damga
      BELDEK: İz, işaret, emare
      BELEK:1- Kılavuz, rehber 2- hediye, 3-Kundak bezi
      BELEN:1- Bilen, alim 2- Geçit 3- Sırt, tepe, dağ yolu
      BELET: Belge, delil
      BELGE: Belge, doküman, delil
      BELGİ:1- Belge 2- Bilgi 3- Fark, farklılık, ayırt, alamet
      BELGİN: Belirgin, net, açık
      BELGÜ:1- Belge 2- Sınır taşı, sınır toprağı 3- Yüzük taşı, nişane
      BELİK:1- Doruk, zirve, şahika 2- Saç örgüsü
      BELLEK: Hafıza
      BENEK: 1- Armağan, hediye 2- Bakır para 3- İşlemeli kumaş
      BENGİ: Bengü, mengü sonsuz, sonsuzluk, ebediyet, ebedi
      BENGİLİK: Sonsuzluk
      BENGÜ: Bengi, mengü
      BENİCE: Sonsuzluk, sonsuzluğa giden
      BENK: Muhkem, iyi korunan
      BENLİ: Yüzünde ben olan
      BERDİ: Verdi,Kutsal güçler tarafından yollanan
      BEREGEN: Eli açık, cömert, verici
      BERGE: 1- Vergi 2- Berke, kamçı, değnek
      BERGİ: 1- Vergi 2- Eli açık, cömert
      BERGİLİK: Doğal, tabi
      BERİK: 1-Berk, sağlam, gürbüz, dayanıklı 2- Cömert, eli açık
      BERİL: Verici, cömert, eli açık, fedakar
      BERİN: Veren, cömert
      BERİŞ: Veriş, hibe
      BERK: 1- Katı, sıkı, sağlam, dayanıklı 2- Şiddet, şiddetlilik 3- Korunan, muhkem 4- Yıldırım
      BERKANT: birl. Berk/Ant Altay dağları cıvarında bir başka dağın adı
      BERKE:1- Kamçı, değnek 2- Dövme 3- Naz, işve
      BERKEM: Düşmana karşı iyi korunan yer, müstahkem mevki
      BERKİN: Güçlü, güçlendirilmiş
      BERKİT: Güçlü, güçlendirilmiş, muhkem
      BERKLİĞ: Berkli, güçlü, dayanıklı
      BERKUK: Sert,cesur, dayanıklı
      BERMEK: Vermek, veriş
      BERŞE: Odun kömürü, kül
      BESEN: Bezen,süs, makyaj, gösteriş
      BETİK: (Bitiğ, bitik) Yazılı kağıt, mektup
      Dolunay buğusunda zifiri göklere yazılmış Ad'ın...
      İnkâra düşen geceler gibi yok saysın varlığını bütün kâinat
      Varsın mavi gün her doğanda silinsin ne çıkar ?
      Ay dolanır , yüz bulanır, vakit döner, tılsımlı bir âyinde söylenir Ad'ın ;

      Senin Ad'ın TÜRK !...


      UÇMAĞA VARDI..!
      TANRI DAĞINDA...
      ATSIZ ATA OTAĞINDA, ULU ATALAR HUZURUNDA DİZ VURMAKTA!

      Çevrimdışı AĞASAR

      • Türkçü-Turancı
      • *****
      • İleti: 354
      • TANRI DAĞINDA, UÇMAĞA VARDI...
        Ynt: ÖZTÜRKÇE SÖZLÜK
        « Yanıtla #3 : 02 Şubat 2012 »
        BEYBUT: Barış, sulh
        BEYGE: Bike, küçük hanım
        BEYGU: Bir şahin türü
        BEYLEM: Buket, demet, çiçek demeti
        BEYLEN: Beyli, beye bağlı
        BEYNEN: Beğenen
        BEYREK: 1- Tim, müfreze 2- Merkez ordu, ordugah
        BEYRU (Bayrı) 1- Ezeli, başlangıçsız 2- Emektar, tecrübeli
        BEZEK: Süs, takı, piraye
        BEZEN: Süs, makyaj
        BEZENMİŞ: Süslü
        BEZGİN: Bez...mekden. Sarsılmış, bıkmış
        BIÇAK: Biçme aracı
        BIÇGIN: Kesen, biçen
        BIÇKAS: Kağan ve Hanlara yapılan bağlılık andı
        BIÇKI: Bıçak bileme aracı
        BİBİ: Kibar, eğitimli, sayıdeğer hanım
        (Anadolu’da birçok bölgemizde “hala” anlamında da kullanılır)
        BİÇEK: Bıçak, biçici
        BİÇİK: Biçilmiş, biçimlenmiş
        BİÇİM: Şekil, format, örnek, biçilmiş gibi
        BİÇİN: 1- Biçilmiş,biçime girmiş 2- Ekin, tahıl 3- Biçen, doğrayan
        BİGE: 1- Bakire, temiz kız 2- Bey kız saygıdeğer kız
        BİGEM: Sevilen, el üstünde tutulan kız
        BİGEN: Beğenilen
        BİGENDİK: Beğenilen, ilgi duyulan
        BİKE: Bige
        BİKET: Beylik, beyliğe uygun
        BİL: Bilgi, bilim
        BİLDİK: Bilinen, tanınan, ünlü
        BİLECEN: Bilgiç,çok bilmiş
        BİLEDA: Balta
        BİLGE: Bilgili, filozof, alim, bilgin, ulu kişi
        BİLGEKAĞAN: Bilge/Kağan (Aslı, Türk Bilge Kağan’dır)
        T...Türk tarihinin, bir çok nedenlerle en önde gelen kişilerinden. Türk Milliyetçiliğini devlet siyasetine sokan, ona sosyal, ve siyasal bir kimlik vererek, devlet-millet bütünleşmesini sağlayan, milliyetçiliğe “zaman boyutu”nu kazandırıp, onu çağlar ötesine götürebilmeyi amaçlayan ve ilk defa “ Birleşik Türk Devletleri” fikrini ortaya çıkarıp bunu milli politika biçimine getiren,yönetimi döneminde sık sık kurultaylar toplayarak milletine “hesap veren” ve tüm bunları kardeşi Kül Tigin’in ölümünden sonra yazdırttığı “mengütaş’larda(Orkun anıtları) da bizzat anlatan ve son olarak da gerek Türk dili, gerek de edebiyatı ve içeriği açısından, dünyada bir eşi daha bulunmayan yazıları yazdırtan ulu kişi...İlteriş Kutluk Kağan’ın büyük oğlu, Kül Tigin’in ağabeyi.
        BİLGE TAMGAÇU: birl. Bilge/Tamgacı
        T...Göktürkler ve Uygurlar döneminde yüksek dereceli memurlara verilen bir unvan
        BİLGE TONYUKUK: birl. Bilge/Tonyukuk
        T...Göktürkler dönemi, ünlü, devlet adamı, siyaset bilimci ve tarihçisi...II Göktürk kağanlığının kuruluşunda önemli rolü olan, hem İlteriş Kutluğ Kağan’ın yakın yoldaşı ve başkanlığını, hem de Bilge Kağan’ın başbakanlığını yapan ve kendi adına da yazıtlara yazı yazdıran ulu kişi
        BİLGEN: Bilen, bilgin, alim
        BİLGİN: Bilim adamı
        BİLGÜ: Bilgi
        BİLİG: Bilgiler, bilim, bilim dalı (orj)
        BİLİK: Bilen, bilgili
        BİLUN: Esir, tutsak, (gönül ve akıl esiri, aşık)
        BİNİT: Binilecek nitelikteki, soylu at
        BİRBEN: birl. Bir/Ben Ben mec. Kendini beğenmiş
        BİRÇE: Biricik, yegane
        BİRÇEK: 1- Biricik 2- Saçın ortadan ayrılıp yana dökülmüş hali
        BİREBİN: Yegane, tek, biricik
        BİRGE: 1- Beraber, birlikte 2- Biricik 3-Berke
        BİRGEN: İçine kapanık, münzevi
        BİRİCİK: Tek, yegane, bir tane
        BİRİÇİM: birl. Bir/İçim mec. İmrenilecek güzellik ve çekicilik
        BİRİDİN: Güneyli, güney bölgesinden
        BİRKİT: Birleşik, birleşmiş
        BİŞÜK: Nesil,soy-sop, kavim, kardeş
        BİTERGE: Gerek, hacet, ihtiyaç
        BİTEV: (Bidev) 1- Soylu, soylu at 2- El değmemiş bakir
        BİTİG: Yazı, yazıt
        BİTİGÇİ: Katip, yazıcı
        BİTİGEN: Anıt, yazıt, yazılı taş
        BİTİM: Gaye, hedef, ülkü
        BİTKİ (Bütkü) yerden biten
        BİYAN: (Bayan) (Buyan) Varlıklı, cömert ,Eski Tanrı sıfatlarından
        BİYUM: Cömert, eli açık
        BOD: Boy,uruk
        BOGA: Boğa
        BOĞ: Hediye, armağan
        BOĞA: Boğa
        BOĞACA: Boğa gibi güçlü
        BOĞACI: Boğa deviren
        BOĞAÇUK: Küçük boğa, genç boğa
        BOĞAR: Boğucu, güçlü, kuvvetli
        BOĞARCIK: Güçlü, boğucu
        BOĞTAG: Şapka, başlık, hanım başlığı
        BOLCAL: Vade, müddet
        BOLÇAK: Gürz, topuz
        BOLDUÇAĞ: Uygun zaman, olan çağ
        BOLGAN: 1- Soylu at 2-Keşşaf, mucit 3- Olgun, olmuş, ermiş
        BOLGU (Bolgi): Orijinal, özgün
        BONCUK: Mücevher, takı
        BOR: Bora, fırtına
        BORA: Fırtına
        BORDAK: Semiz, şişman, balık etli
        BORDU: Üzüm, asma
        BORKA: Baraka,ev
        BORLA: Burla, üzüm, üzüm salkımı
        BOSUM: Endam, zerafet
        BOSUT (Basat) anlayış, izan, hidayet
        BOŞGUR: Eğitmen, öğretmen, talimci
        BOŞGUT: Öğrenci, şakirt
        BOY: 1- Uruk, uyruk, oymaklar birliği 2- Eda, endam
        BOYDA(Ğ): Soyut, mücerred
        BOYDAŞ: Aynı boyun mensubu
        BOYLA: Unvan veren kişi
        BOYLA BAĞA TARKAN: birl. Boyla/Bağa/Tarkan
        Bilge Tonyukuk’un öteki adı
        BOYLAN: Adına ve soyuna layık
        BOYLUĞ: 1- Soylu 2- Yakışıklı
        BOYSAN: Yakışıklı, heybetli
        BOZ:1- Sert, şiddetli2- Alaca renk,füme rengi3- Toprak rengi
        BOZAN: Bozmak...dan düşmanı yenip dağıtan
        BOZCA:1- Cesur, gözükara 2- Boz rengine kaçan
        BOZCAK: Cesur
        BOZÇİN: Dürüst, güvenilir
        BOZDOĞAN: birl. Boz/Doğan Bir doğan türü
        BOZKIR: Step, çöl, vaha
        BOZKURT: birl. Boz/Kurt
        T...Oğuz Kağan destanında, Oğuz’a yol gösteren efsane kurt. Genel olarak Türk boylarının hemen tamamında, Türklerin karakteristik özelliklerini üzerinde taşıdığına inanılan “Milli sembol” pozisyonundaki hayvan (Önceleri “Gökbörü” olarak kullanılan bu ad, Selçuklular döneminden sonra, daha yaygın olarak “Bozkurt” olmuştur.)
        BOZLAK: 1- Boz ve kül renginde olan 2- Otlak, mera
        BÖBÜLÜK: Koca, gül
        BÖÇKE:1- Canavar 2- Böcek
        BÖDGE: Çağ, zaman
        BÖG(Bök): Kısmet, nasip
        BÖGÜ:1- Filozof, hikmet sahibi kişi 2- Büyü, sihir 3- Ejderha, canavar 4- Zehirli bir böcek
        BÖGÜR: 1- Ordunun kanatlarından her biri, cenah 2-Kaburga ile kalça arasındaki bölge
        BÖĞDÜN: Bürokrat, yüksek dereceli memur
        BÖĞREK: Ordugah, merkez ordu, merkez ordunun savaş pozisyonu
        BÖĞÜRMÜŞ: Şamatacı, gürültücü
        BÖĞÜŞ: Zeka
        BÖKEN: Ahu, ceylan
        BÖKEVUL: Aşçı, iyi yemek yapan
        BÖKLİ: Yakışıklı,Şık, iyi giyimli
        BÖKLİCE: Şık giyimli
        BÖLE: Pay, nasip, kısmet
        BÖLEN: Bölüm, pay
        BÖLEK: Hediye, armağan
        BÖLÜK: 1- Kısım, ekip, bölüm 2- Pay, nasip
        BÖLÜN: Yönetici, şef
        BÖNGE: Tekme
        BÖNGER: Tekmeleyici, iyi tekme atan
        BÖRÇE: Zülüf
        BÖRÇEK: Zülüf
        BÖRİ: Kurt
        Göktürkler ve Uygurlar dönemlerinde Kağan muhafızlarına verilen genel bir ad.
        BÖRİTEÇİNE (Börteçine) Benekli bozkurt
        Ergenekon destanlarının çeşitli versiyonlarından birinde, Ergenekon’dan çıkışı gösteren dişi kurt,bir diğerinde ise bu addaki demirci ustası olarak geçer.
        BÖRK: Başlık, tüylü hayvan derilerinden yapılan başlık
        BÖRKLÜ(Ğ) Saygıdeğer
        BÖRKLÜCE: Saygıdeğer, saygı gösterilen
        BÖRTE: Benek
        BÖRÜ: (Böri) Kurt
        BUBİK: Konca,gül
        BUCAK: 1-Gizli bölge 2- Uzak yer
        BUCUGA: (Buğucu, ceylan avcısı)
        BUDAK: Sert dal parçası mec. Güç, sertlik, dayanıklılığı sembolize eder.
        BUDAN: (budun)
        BUDAY: Buğday
        BUDRAÇ: Gözü pek, cesur
        BUDULGAN: Yürekli,cesur
        BUDUN: Bütün, Ulu, millet “ Siyasi ve dini yapıları ne olursa olsun soy,dil, töre, kültür, tarihsel yapıları bir olup, psikolojik olarak birbirine bağlı insan topluluğu.Türkçe’de kullanılan millet ve ulus sözcükleri tam olarak bu anlamı içermektedir. Millet, din ortaklıklarını daha ön planda tutan bir anlam içerirken Ulus ise, daha çok boy ve uruk anlamlarını içerir.Buna rağmen yakın zamana kadar millet, son zamanlarda ise ulus sözcükleri dilimize yer etmiştir. Oysa gerek günlük dilimizde gerek yazı dilimizde bu sözcüğün bir an önce kullanıma girmesi gerekmektedir.”
        BUDUNÇAR (Budunçu-Yir) Sözcüğünün tam anlamıyla” Ulusçu”, “milletçi”
        “Oğuz Töresi”’ni yeniden gündeme getirip, yürürlüğe koyan kişi
        BUDUNÇİ: Buduncu, Ulusçu
        BUDUNÇİYİR: birl. Buduncu/Yir,yer toprak
        BUGA: Boğa
        BUGAN: 1- Boğan 2- Alamet, işaret, iz
        BUGATEG: Boğa gibi güçlü
        BUGAY: 1-Afacan, ele avuca sığmayan 2- Buğu, ceylan
        BUGU: 1- Buğu, ceylan 2- Böcek, örümcek 3- Canavar
        BUGUR: Sürekli,devamlı, devamlılığı olan
        BUGA: Boğa
        BUĞRA: 1- Genç aygır 2- Genç erkek deve
        BUĞU:1- Ceylan, 2- Yavru geyik 3- Buhar
        BUĞUÇAN: Boğucu, boğaç
        BUKA: Boğa
        BUKAĞI: Kelepçe, atların ayağına takılan bir çeşit köstek
        BURAK: Güçlü, yenilmez
        BUKAN: (Mokan, Büken) Güçlü, yenilmez
        BUKUK: Tomurcuk, filiz
        BULAÇ: Bulucu, keşşaf, mucit
        BULAGAN: 1- Olgun, kamil 2- Bulan, bulucu
        BULAK: Göze, kaynak, pınar
        BULAR: Bulur, mucit
        BULASI: Ülkü, bulunması istenen
        BULÇA: 1- Bolluk, ganimet, bereket 2- Bulucu, mucit
        BULÇU: Bulucu, mucit
        BULÇUM: Keşif, buluş
        BULDAN: Bolluk, refah
        BULDU: Önemli, değerli, az rastlanan
        BULDUR: 1-İri su damlası 2- Gözyaşı
        BULDAK: 1- Bulanık, karışık, karma 2- Kıyı, sahil
        BULGAN: 1- Olgun,kamil 2- Bulucu, mucit
        BULGANÇ: Karma, kırma, karışık
        BULGAR: Karışık, bulanık, karışmış, içiçe girmiş
        BULGAŞ: Karışıklık, karmaşa
        BULMAZ: 1- olgunlaşmamış 2- Sakin, tembel
        BULMUŞ: 1- Olgun, erdemli, oturaklı 2- Keşşaf, mucit
        BULU: Anlayış, idrak, izan
        BULUÇ: 1-Bulucu 2- anlayış, fehim
        BULUG: 1- Keşif bölgesi, keşfedilen yer, bölge 2- Fidye, haraç
        BULUGAN: Bulan, bulucu
        BULUM: İrfan
        BULUNG: Bulunulan yer, yön, taraf
        BULUŞ: 1-Feraset, buluculuk 2- Manevi destek
        BULUŞGAN: Maharetli, becerikli
        BUMİN: 1- Merkez ordu, çekirdek ordu 2- Puhu kuşu
        BUN: Üzüntü, keder, bunalım, kendinden geçiş
        BUNAK: Bunlu, üzüntülü, kendinden geçmiş
        BUNALMIŞ: Üzgün, mahzun
        BUNG: Bun, keder
        BUNLUĞ: Bunlu, kederli
        BUNSUZ: Mutlu, huzurlu
        BURAN: Burmaktan...Burucu
        BURCU: 1- Buruk, burucu 2- Güzel ve keskin koku 3- Biber
        BURÇAK: 1- Nohutgillerden bir tahıl 2- İrmiklik buğday
        BURÇİGEN: Böü/Tigin Moğol ağzındaki söylenişi (Türk ağızlarında Kuzey’e çıkıldıkça T ”ler Ç’ ye dönüşür. Çigin, Tigin, Çengiz Tengiz vb.)
        Çengiz Kagan’ın aile adı. Uygur kökenli olup, sonraları kuzeye göç ederek,Moğol oymaklarının
        arasına karışmış bir oymak
        BURÇİN: Dişi geyik
        BURÇUGİN: Özü sözü bir, güvenilir
        BURÇUK: 1- Tahta veya keçeden yapılmış küçük heykel 2- Varlık, servet 3- Çiçek, gül
        BURKA: Yüz örtüsü, fular (Tozdan ve fırtınadan korunmak için yüze takılan örtü)
        BURKAN: 1- Totem, heykelcilik 2- Hüzün, iç burkuntusu
        BURKE: 1-Burka 2- Berke, kamçı
        BURLA(Hatun): Üzüm, üzüm salkımı
        BURTA: 1- Benek, ben 2- Altın tozu
        BURTAG: Burtak çakıllı, taşlı toprak
        BURUK: Kırgın, alıngan, mahzun
        BURUL: İçli, içten, samimi
        BURUNÇUK: Burulmuş, buruşuk
        BURUNDU: Atların terbiyesi için burunlarına takılan kıskaç
        BURUNGU: Geçmiş, mazi, hatıra
        BUŞKU:Telaş, heyecan
        BUYAN: (Bayan, Muyan) 1- Kut, baht, mutluluk 2- Sevap,hayır 3- Dayanıklılık, mukavemet
        BUYANDI: Kutlu, bahtı açık
        BUYRA: Kıvırcık, kıvrılmış, bürülmüş
        BUYRAÇ: Amir, buyuran
        BUYRAT: Engebe, engel
        BUYRUK: 1- Emir, buyruk, buyurma 2- Göktürkler döneminde vezir, (bakan) anlamına da
        kullanılmıştır.
        BUYURUK: Buyruk, emir
        BUZAÇ: Bozucu, bozguna uğratan
        BUZAN: Bozan, düşman birliğini dağıtan
        BÜBÜLÜK: Gül, konca
        BÜDENE: Bir bıldırcın türü
        BÜGÜ : 1- Büyü, sihir 2- Felsefe 3- ejderha
        BÜK: Kıyı, sahil
        BÜKE: 1- Genç kız, küçük hanım (Bike) 2- Bükü, ejderha
        BÜKE BADRAÇ: birl. Büke/Badraç Mitolojideki, yedi başlı ejderha
        BÜKEÇ: Güçlü, bükücü
        BÜKEY: Büken, bükücü, güçlü
        BÜKİN: Hanımcık, küçük hanım
        BÜKLÜM: Kıvrım, büküntü, saçak
        BÜKÜ: Ejderha
        BÜKÜŞ: Bükme eylemi, bükmek
        BÜLEK: Bilek
        T...Kırgızların, Mürti oymağı beylerinden
        BÜLTE: Demet, deste, top
        BÜNGÜ: Tos atmak, kafa vurmak
        BÜR: Gonca; gonca gül
        BÜRÇE: Kurt yavrusu
        BÜRÇEK: 1- Kurt yavrusu 2- Saç kıvrımı
        BÜRGE: 1- Kellik 2- Bahşiş, hediye
        BÜRKEV: Himaye,vesayet
        BÜRKÜT: 1- Bahşiş, hediye 2-Bir kartal türü
        BÜRÜM: Bürülmüş, katlanmış
        BÜRÜNCÜK: İpekten yapılmış, şal, fular
        BÜTE: 1- Fidan 2- Bütünlük
        BÜVET: Baraj, set, su seti
        BÜYÜ: Sihir, gizliyi bilme işi, bilgelik
        BÜYÜK: 1- Olgun, saygıdeğer 2- Bilge 3- Büyü, büyücü
        Dolunay buğusunda zifiri göklere yazılmış Ad'ın...
        İnkâra düşen geceler gibi yok saysın varlığını bütün kâinat
        Varsın mavi gün her doğanda silinsin ne çıkar ?
        Ay dolanır , yüz bulanır, vakit döner, tılsımlı bir âyinde söylenir Ad'ın ;

        Senin Ad'ın TÜRK !...


        UÇMAĞA VARDI..!
        TANRI DAĞINDA...
        ATSIZ ATA OTAĞINDA, ULU ATALAR HUZURUNDA DİZ VURMAKTA!

        Çevrimdışı AĞASAR

        • Türkçü-Turancı
        • *****
        • İleti: 354
        • TANRI DAĞINDA, UÇMAĞA VARDI...
          Ynt: ÖZTÜRKÇE SÖZLÜK
          « Yanıtla #4 : 02 Şubat 2012 »
          CABADAK: Hayret, şaşma
          CABALAK: Yabalak, yaygın
          CAĞIMDA: Yaratıcı, üretken
          CAĞIMDI: Lütufkar, iltifat eden
          CAĞLI: Namuslu, dürüst
          CAKŞI: Yakşı, yakışıklı, güzel
          CALMAN: Yalman
          CAMAN: 1- Yaman, 2- Kam, büyücü
          CAMANBAY: birl. Caman/Bay..Şamanist gelenekte, obanın büyücüsü,doktoru, kötü ruhları kovan kişi
          CAMUGA (Camuka) Kızgın, asabi
          CANİK: Tüccar, ticaret erbabı
          CANKU: Meşveret
          CARIP: Yakın, dost, çok yakın arkadaş
          CARLIK: Yarlık, emir, ferman
          CARTI: Şık, alımlı
          CARUZ: Heyecan
          CATUK: Halim, haluk
          CAV: Gösteriş, afi, fiyaka
          CAVANKUL: Uygurlar döneminde ordunun sol cenahını ve oradaki askerlerin tümüne verilen ad
          CAVILDAK: Neşeli, şen şakrak
          CAVLI: Gösterişli, cafcaflı
          CAYMAZ: Cesur, kararlı
          CAYNAK: Pençe, Doğan pençesi
          CEBE: 1- Silah,ok, cephane 2- Zırh
          CEBEN: Gayretli, çalışkan
          CEBENOYAN: Cebe/Noyan
          Çengiz Kagan’ın dünyaca ünlü komutanı ve yakın arkadaşı.(Çengiz’in bütün Türkleri bir bayrak altında toplama fikrinin mimarı bu ulu kişidir.)
          CELASUN: (Çalasun) 1- Delikanlı 2- Cesur, savaşçı 3- Becerikli, eli tez.
          CELAYIR: (Çalayır) 1- Bilgin, gün görmüş, tecrübeli 2- savaşçı
          CELDEN: Yel, yel parçası
          CELME: Çalım, fiyaka, gösteriş
          CENGEL: Hafif, ince
          CENGİZ: Çengiz, Tengiz, Deniz
          CEREN: Ceylan, ahu, gazel
          CERKİN: Hısım, yakın
          CERKUDAY: birl. Yer/Kutay Eski dönem yer tanrısı
          CETİK: Yetkin, uzman, olgun
          CETİZ: Yetkin, becerikli
          CEYRAN: Ceren
          CIDA: Mızrak, kısa saplı mızrak
          CIGI: Şamanist gelenekte ,iyi ruh. Boy ve oymakları kötülüklerden koruduğuna inanılan ruh
          CILDUZ: Yıldız
          CILIMGA: Kağan ve Han’ların mektuplarını yazmakla görevli kişi
          CİBELİK: Sonsuz, sonsuzluk
          CİCİ: (Cicik, cicek) 1- Çiçek, gül 2- Konuk 3- Sevim, sevimlilik
          CİDAGU: Yetkin, yetenekli, becerikli
          CİDE: İri, uzun bir ağaç türü
          CİGA: Taç, gelin başı
          CİĞİL: Hafif, yeğni, kolay
          CİLMAYA: Türk mitolojisindeki efsanevi kanatlı at
          CİNGİL: 1- Galip, utkan 2- Güvenilir,sadık
          CİNGÜ: Zafer, utku
          CİVİL: İyi ruh, temiz , arınmış ruh
          COLAY: (Yolay) birl. Yol/Ay...Kazaklarda “ayağı uğurlu” kişiler için kullanılır.
          COLDA: Yolcu, yola çıkan
          CUCİ: 1- Cici, çiçi, cicik, çiçek, çuçu, çuçi 2- Konuk..Bu ad daha çok, beklenmeyen doğumlar sonrası kullanılır ve bu yüzden “konuk” anlamını içerir
          CULUM: Narin, nazik, hassas
          CUMUK: Yumuk, yumulmuş
          CUPAR: Parfüm, güzel koku

          ÇABA: Gayret, enerji
          ÇABACI: Gayretli, enerjik
          ÇABAK (Çaba)1-Çabuk,çevik 2- Küçük bir göl balığı türü
          ÇABAR: 1- Çapar, davranır 2- Ulak, kurye, elçi
          ÇABUK: (Çapuk) Çapan, çaba gösteren, çabalayan
          ÇAÇA: 1- Savaş baltası 2- Gemici 3- Çiçi, çiçik
          ÇAGAVUN: Bal arısı
          ÇAĞ: 1- Zaman, vakit 2- devir, devran 3- su sesi, şırıltı
          ÇAĞA: Yavru çocuk
          ÇAĞAN: 1- Bayram, eğlence 2- Şimşek 3- gürz, çakan 4- Beyaza kaçan beyazımsı
          ÇAĞANAK: Çalgı, enstrüman
          ÇAĞAŞ: Kırlangıç
          ÇAĞATAY: birl. Çağ/Atay
          1-Çağının en ünlüsü 2- çağdaş, çağının ilerisinde
          ÇAĞDAŞ: Çağın insanı, aynı çağda yaşayan kişiler
          ÇAĞIL: 1- Su sesi 2- Çakıl taşı
          ÇAĞILDAK: Çağlayan, şelale
          ÇAĞILTI: 1- Su sesi, suyun taş ve kayalara çarparken çıkarttığı ses
          ÇAĞIN: 1- Şimşek , çakın 2- Gürz, topuz
          ÇAĞIR: Çağırı, çağrı
          ÇAĞIRGAN: Çağıran, davetkar
          ÇAĞLA: 1- Namuslu, dürüst 2- Erik türlerinden bir yemiş
          ÇAĞLAK: 1- Namuslu, dürüst 2- Çağlayan, şelale
          ÇAĞLAR: Şelale, çağlayan
          ÇAĞLASUN: Dürüst
          ÇAĞLAV: Dürüst
          ÇAĞLAYAN: Şelale
          ÇAĞLAYIK: Şelale
          ÇAĞLI: 1- Dürüst 2- Yakışıklı, güzel
          ÇAĞLIN: Meşhur ve liyakat sahibi
          ÇAĞRI:1- Mesaj, davet 2- Doğan kuşu, doğanın bir çeşidi
          ÇAĞRUK: Katı, sert
          ÇAKA: 1- Savaş baltası 2- Çakı 3- Fiyaka, çalım, gösteriş
          ÇAKALOZ: 1- Fener 2- İlkel bir top silahı (Top mermisi yerine çakıl taşı atan)
          ÇAKAN: 1- Gürz,topuz 2- Şimşek
          ÇAKAR: 1-Deniz feneri 2- gürz
          ÇAKI: Kesici, yontucu küçük bıçak
          ÇAKICI: 1- Çakma eyleminde bulunan 2- Çakı ustası
          ÇAKIL: Çakıl taşı
          ÇAKIN: 1- Şimşek 2- Kıvılcım
          ÇAKIR:1- Doğan türü bir avcı kuş 2- Gürz 3- Şarap, içki
          ÇAKIRCA: Doğan türü bir avcı kuş
          ÇAKIRCI: Eskiden saraylarda, özel olarak doğan terbiyeciliği yapanlara verilen bir sıfat
          ÇAKMAK:..Çak kökünden türeyen, vurmak, kesmek, bölmek eylemi için kullanılan bir sözcük
          ÇAKMUR: Tutumlu, eli sıkı
          ÇAKTU: İri yapılı, gösterişli
          ÇAL: Kılıç darbesi, darbe, vuruş
          ÇALAP: Ulu ruh, Kadiri mutlak (Eski dönem Tanrı sıfatlarından)
          ÇALGAR: Çalıcı, vurucu
          ÇALGIÇAY: Taştan yapılmış el değirmeni
          ÇALIK:1- Silahşör, iyi kılıç kullanan 2- Çelik 3- Mesaj, haber 4- Haşarı, yaramaz
          ÇALIM: 1- Gösteriş, fiyaka, kurum 2- Kılıcın keskin tarafı
          ÇALIMLU: Gösterişli, çekici
          ÇALIN: Çiğ, jale
          ÇALIŞ: Azim, ceht
          ÇALIŞGAN: Çalışkan, işgüzar
          ÇALKARA: Doğan türü bir avcı kuş
          ÇALKIN: Darbeci, hamleci, vurucu
          ÇALMA: Maden üzerine yapılmış oyma, işleme
          ÇALMAN: Çalıcı, vurucu
          ÇALUK: Çalık
          ÇAM: Bir ağaç türü
          ÇAMUR: Sazlık, bataklık
          ÇANAYAZ: Berrak, billur
          ÇANDAR: Karışık, karma
          ÇANDIR: Karışık
          ÇANGA: 1- Soylu 2- Pençe
          ÇANGAL: 1- Çok sık ağaçlı bölge 2- Budaklı ağaç
          ÇAPAN: 1- Ulak, haberci 2- Enerjik,- çalışkan 3- iş elbisesi, eski giysi
          ÇAPAR: 1- Enerjik, çalışkan 2- Giysi 3- Saldırgan 4- ulak, haberci
          ÇAPGIN: Enerjik, koşan, ardından giden
          ÇAPGUR: Tufan, afet, deprem
          ÇAPIN: Atak, hücum, savlet
          ÇAPITGAN: Saldıran, saldırgan
          ÇAPLAN: Bir şahin türü
          ÇAPLI: Şahin türü bir avcı kuş
          ÇAPTI: Koşan, seğirten
          ÇAPTUĞ: Ünlü, çok tanınan
          ÇAPUL: Çap...mak kökünden, vuran, saldıran, alıp götüren vb. eylemlerin tümü
          ÇARDU: Cinli, perili
          ÇARMAGUN: Görevli, görevlendirilmiş , emir almış
          ÇAŞKA: Sabi,bebek, yavru
          ÇAŞUT: Haberci, muhbir, ajan
          ÇAT: Yansıma, yayılma, ün
          ÇATAK: Çatal, çatallı, iki kollu değnek
          ÇATAL: İki kollu, iki kola ayrılmış nesne
          ÇATGAL: 1-Yüksek dağlık bölge 2- Çatal
          ÇATIK: Çatılmış, tersleşmiş
          ÇATLI(ğ): 1-Ünlü, tanınmış 2- Gözü kara, cesur
          ÇATUK: Bıçak sapı yapılan bir ağaç türü
          ÇAV: Ün, şöhret, yansıma, duyuru, bildiri
          ÇAVA: Ünlü, tanınmış
          ÇAVAŞ: Ünlü, tanınmış
          ÇAVLAK: Çağlayan, şelale
          ÇAVLAN: Çağlayan
          ÇAVLI: 1- Ünlü,meşhur 2- Doğan yavrusu
          ÇAVUDUR: İyi üne ve şöhrete sahip olan
          ÇAVUNT: Ün, şöhret
          ÇAVUŞ: Bilgi veren, bilgi götüren, bilgi dağıtan (Çav...kökünden)
          ÇAVUT: Duvar, sütun
          ÇAY: Dere, ırmak
          ÇAYAN: 1- Dövülmemiş, dökme demir 2- İşlenmemiş ham demir
          ÇAYLAK: Kuyruğu uzun ve çatallı bir avcı kuş
          ÇAYLAN: 1-Dere kenarı 2- Çağlayan
          ÇEBER: 1- Usta, mahir 2- Hoş, latif
          ÇEBİ : (Çepi,çepni) 1- Sert bakışlı 2- Usta eli yatkın, yetenekli 3- Cebe, çebe, silah
          ÇEKEN: Cazip, cazibe, çekicilik
          ÇEKİM: Cazibe, çekicilik
          ÇEKİMLÜ: Çekimli, cazibeli
          ÇEKLİ: Armağan, hediye, düğün hediyesi
          ÇEKMERGEN: Nişancı, iyi vuruş yapan, silahşör
          ÇELEK: Bülbül, güzel öten bir kuş
          ÇELEN: 1- Becerikli, çalışkan 2- Fettan, yanıltıcı
          ÇELİK: (Çelük,çuluk) Gücü arttırılmış sert demir
          ÇELİKTEN: Çelik parçası
          ÇELİM: Beden, endam, gösteriş
          ÇELME: 1- Çalma 2- Başa örtülen bez (Bandana)
          ÇENGİN: Gösterişli, dikkat çekici
          ÇENGİZ: Deniz
          ÇENGŞİ: Mucize, olağanüstülük
          ÇEPEN: Hatip, iyi konuşan, güzel söz söyleyen
          ÇERÇİ: Ulak, haber, bildiri ulaştıran kişi
          ÇERİ(Ğ): Asker, savaşçı, toplanarak bir araya gelmiş erat
          ÇEVEN: Çevre, muhit
          ÇEVGEN: Cirit, değnek
          ÇEVRİ: Çeviri,girdap, anafor
          ÇEVRİM: 1- Girdap, anafor 2- Çevre, muhit
          ÇIDAM: Dayanıklılık, metanet
          ÇIDAMLI: Metin, dayanıklı
          ÇIDIK: Güç, dayanıklılık
          ÇIGAY (Çığay): 1- Fakir, varlıksız 2- Kurt yüzlü, kurt bakışlı
          ÇIĞ:1- su damlası, kırağı 2- kar yığını, kar topu
          ÇIĞAL: Omuz, omuz başı
          ÇIĞIN: Çıkın, bohça
          ÇIĞIR: 1- Çağ, devir 2- çığın açtığı yol 3- Dar yol, patika
          ÇIĞLA: Saf, halis
          ÇIĞLAN: Saf, halis
          ÇIĞRI: 1- felek 2- melodi
          ÇIKAN: 1- kaynak, kaynarca 2- yeğen, hala çocuğu
          ÇIKMAK: 1- çıkma eylemi 2- Kaynak 3- çakmak
          ÇILDIM: Seri- hızlı, enerjik
          ÇIMRIN: Aktif, faal
          ÇIN: (çin, çine) sağlam, dayanıklı, güvenilir
          ÇINAK: 1- sevap, hayr 2- güvenilir,sadık
          ÇINDAN: sandal ağacı
          ÇINGAY: Özü, sözü bir, sözüne güvenilir
          ÇINGILIÇ: birl. Çın(sağlam, dayanıklı) Kılıç
          ÇINGIR:1- Kopuza benzeyen bir saz 2- Çıngırak
          ÇINTAY: Soylu, güvenilir
          ÇIRAY: Yüz, eda, çehre
          ÇIRGANIŞ: Zevk, haz, tat
          ÇITIRKI: Işık, nur, ziya
          ÇİBEK: Atmaca türü bir avcı kuş
          ÇİÇEK: 1- Gül, gül çiçeği 2- Cici, cicik
          ÇİÇİKAĞAN: birl. Çiçi/Kağan
          Hun Kaganı (Ulusçuluğu, devlet siyasetine sokan ve bunun savaşını veren kişi)
          ÇİGAN: Yoksul, fakir
          ÇİGEN: Gayretli
          ÇİGENDİK: Gayretli, çalışkan
          ÇİGER: 1- Gayret,azim 2- Çökertiş,çökertme
          ÇİGERMİŞ: Çökertmiş, düşmanı bozguna uğratmış
          ÇİGİL: Olgun,gelişmiş, olmuş
          ÇİGİLVAR: Kısa ve küçük ok, özel ok
          ÇİĞDEM: Yaban çiçeği, (Itır çiçeğinin Türkçesi)
          ÇİL: Dağ tavuğu
          ÇİLDE: Kış mevsiminin en soğuk dönemi
          ÇİLDU: Hızlı, seri, çabuk
          ÇİLEN: 1- Çığ 2- Jale 3- Bir dağ çiçeği
          ÇİLENTİ: Çığ, jale
          ÇİMÇİK: Saf, masum
          ÇİNE: (Çin) 1- Sadık, güvenilir 2- Öz, soy 3- Kurt, kurt yavrusu
          ÇİNKAY: Sözüne güvenilir, özü sözü bir
          ÇİPLİ: Narin, ince yapılı
          ÇİRAY: Yüz, çehre, eda
          ÇİT: Çizgi, sınır, limit
          ÇİTER: birl. Çit/Er (sınır muhafızı)
          ÇİZGEN: Saban izi, karasabanın tarlada açtığı yol
          ÇİZİM: Resim figürü
          ÇOBAN: 1- Elinde cop (değnek, sopa) olan 2- Muhtar, oba beyi
          ÇOBAR: Değnekli, değnek taşıyan
          ÇOBAYIKMIŞ: Gönül kırıcı, haşin
          ÇOGA: Vahşi hayvan
          ÇOGAY: Yoğun, kesif
          ÇOĞAŞ: 1- Debdebe, şaşa 2- Vahşi hayvan yavrusu
          ÇOKAN: 1- Gürz, topuz 2- Hayvan yavrusu
          ÇOKU: 1- Debdebe, şaşa 2- Bolluk, bereket
          ÇOLAK (Çalak) Silahşör, iyi kılıç çalan
          ÇOLBANAK: 1- Uzak görüşlü 2- Törenin dışında kalan 3- Nikahsız ilişkiden doğan çocuk (Hakas Türklerinde)
          ÇOLDU: 1- Bahşiş, mükafat 2- Ganimet
          ÇOLPAN: 1-Kuzey yıldızı 2- Uzak görüşlü 3- Tanıdık, bildik, aşina
          ÇOMAK: 1- İri ve yuvarlak değnek 2- Bir ucunda topuz bulunan sopa, silah 3- İnanmış, inançlı
          ÇONGAR: Gürültü, şamata, nara
          ÇOPUR: Geyik ve karaca yavrusu
          ÇORA: (çura, çur) 1- Yer tanrısı 2- Cin, peri 3- Ruh
          ÇORAMAN: Cinli, perili
          ÇORLU: Cinli kötü ruhların etkisinde kalan kişi. Bu ad Şamanist gelenekten gelen bir ad dır.Eskiden bunalımlı ve toplum tarafından hoş karşılanmayan kişiler için bu ad verilirdi ve bu kişiler Kam ve Baksılar tarafından tedavi edilmeye çalışılırdı)
          ÇOTAK: Kabza, kılıç kabzası
          ÇOTUR: Kabza, kılıç kabzası
          ÇÖKERMİŞ: Çökertmiş, düşmanı bozmuş
          ÇÖKLÜ: Soylu, asil
          ÇÖKÜL: Irmakların taşarak vadilere bıraktığı tortu
          ÇÖMÇE: Ağaçtan oyulmuş su kabı
          ÇÖZELİ: Kıpçak, merkezden uzakta olan
          ÇÖZELTİ: Ayrılış, kopuş, firak
          ÇUBAN: Çoban, muhtar, obabaşı
          ÇUÇU: Şair, şairane konuşan
          ÇUĞA: (çuka) 1- Yürekli, cesur 2- Arınmış, duru 3- narin
          ÇUĞAY: Narin ve alımlı kız
          ÇULÇU: Serçe, Turgay kuşu
          ÇULUK: 1-Çelik 2- çalık, kılıç çalan 3- aceleci, heyecanlı
          ÇURAN: Ruhlarla ilgilenen
          ÇUTUR: Kılıç kabzası
          ÇUVAŞ: 1-Sakin, rahat 2- dindar, dünyaya değer vermez
          ÇÜCEN: Akıllı, aklını kullanan
          ÇÜNÜK: Çınar ağacı
          Dolunay buğusunda zifiri göklere yazılmış Ad'ın...
          İnkâra düşen geceler gibi yok saysın varlığını bütün kâinat
          Varsın mavi gün her doğanda silinsin ne çıkar ?
          Ay dolanır , yüz bulanır, vakit döner, tılsımlı bir âyinde söylenir Ad'ın ;

          Senin Ad'ın TÜRK !...


          UÇMAĞA VARDI..!
          TANRI DAĞINDA...
          ATSIZ ATA OTAĞINDA, ULU ATALAR HUZURUNDA DİZ VURMAKTA!

          Çevrimdışı AĞASAR

          • Türkçü-Turancı
          • *****
          • İleti: 354
          • TANRI DAĞINDA, UÇMAĞA VARDI...
            Ynt: ÖZTÜRKÇE SÖZLÜK
            « Yanıtla #5 : 02 Şubat 2012 »
            DADAK değme, dokunma, tatma
            DADAL: Tat alan, sezen, farkına varan
            DAĞ: (Tağ,tağ,tak,tav) Dağ...mec. genişlik, büyüklük, ululuk,heybet
            DAĞAÇA: Dağ gibi heybetli
            DAKAK: Ucu ataşli ok
            DAL: 1-Ayrı, bölünmüş 2- saldırı, büyüme, yayılma 3- batma, çıkma 4- yalınlık, çıplaklık
            DALAN: koridor, dehliz
            DALAŞ: Döğüş, karşılıklı saldırı
            DALAY: (Talay) Genişlik, ululuk, sonsuzluk mecaz eden, asıl anlamı , büyük deniz, okyanus
            DALBAY: 1- Vasi, ardına sığınılan kişi 2- Çuhadan yapılmış şapka
            Kırgızlarda- 3- avcı kuşları yakalamak için, tuzaklara bağlanarak bırakılan küçük kuş
            DALBOY: Vasi, ardına sığınılan kişi
            DALKILIÇ: birl. Dal/Kılıç mec. Zırhsız ve korunmasız
            DALKIRAN: Kırıcı, ayırıcı
            DAMLA: Su damlası , tane
            DANA: İnek yavrusu, iki yaşındaki genç inek
            DANİŞMAN: Müşavir, bilgi ve tecrübesine danışılan kişi
            DANSIK: (Tansık) Olağanüstü, fevkalade
            DARGA: Vali, üst düzey, bürokrat
            DARGUN: Alıngan, kırılan, narin
            DARI : 1- Bir tahıl türü 2- sıkı, sıkıntı, zorluk
            DARICA: 1- Darı gibi, darı niteliğinde mec. Bereketli 2- sıkı, sıkıcı, zorlu
            DARSIK: Öfkeli, hiddetli
            DARUKA : (Darga) Vali, yönetici, bürokrat
            DARULGAN: alıngan, nazlı
            DAŞKI: Taşkı, taşmış, dışarı çıkmış, dışarıda olan
            DAYAK: Değnek, baston, dayanılan nesne
            DAYANÇ: 1- Dayanak, destek, güven 2- Dayanma gücü tahammül
            DAYANGAN: Dayanıklı, metin
            DAYANGI: Köşe minderi
            DAYAR: Hazır, hazırlıklı
            DEBRET: Kımıldayış, devinim
            DAĞER: Kıymet, para, nafız
            DEĞERBİLİR: birl. Değer/Bilir Kadirşinas, vefalı
            DEĞERLÜ: Değerli, kıymetli
            DEĞİRMİ: Çevreli, yuvarlak, toparlak
            DEĞNEK: Dayanak, dayanılacak nesne
            DELİ: Usu gitmiş, azmış, dellenen, mec.gözü kara, yiğit
            DEMİR: Demir madeni
            DEMİRAĞ: Zırh, örgülü göğüslük birl. Demir/Ağ
            DEMİRDEN: Demir parçası
            DEMİRDÖĞEN: birl. Demir/Döğen mec. Acı kuvvet sahibi
            DEMİRGEN: 1- Demir, ham demir 2- temren, okun ucundaki demir parçası
            DEMİRHAN: birl. Demir/Han
            Şamanist gelenekte “ Maden Tanrısı”
            DENERİ. Dikkat, itina
            DENGİZİK: Denizcik, küçük deniz, göl
            DENİZ: Deniz, büyük göl
            DENLİ: Edepli, terbiyeli
            DEPEGEN: Tekmeleyen, iyi tekme atan
            DEPREM: Zelzele, sarsılma, kımıldama (Kişisel görüşüme göre bu ad çocuklara deprem sırasında yada deprem felaketi sonrası yaşanan, çileli günler sırasında doğan ve o günlerin anısına verilen bir addır.)
            DERİN: Derinlik...den mec. Olgunluk, bilgelik
            DERMEK: Dirilik, canlılık, bir arada tutmak
            DERNEK: Eğlence, toy, birliktelik
            DEVİN: Hareket, kımıldanış, davranış
            DEVRİM: Devirme, yıkma, devirip yerine geçme,..ihtilal
            DEYİM: Söyleniş, darbımesel
            DEYİŞ: Söyleyiş, şiirsel anlatım, ozan dili
            DIVRAK: Yakışıklı, alımlı, civan
            DİBEK: 1- Ağaçtan oyulmuş büyük havan 2- Yayık ağaç
            DİK: 1-Yükseklik, yükseliş 2- kararlılık, yıkılmazlık, caymazlık 3- inat
            DİKEÇ: Sütun, dikil, dikilmiş
            DİKMEN: İnatçı, kararlı
            DİLEK: Dil ile istenen, dile getirilen istek, arzu, murat, dilek
            DİLER: Dileyen, dileyici
            DİLİM: kesik, bölüm, bölünmüş, biçimlenmiş
            DİNÇ: Zinde, sağlam, dirençli
            DİNLER: Terbiyeli, munis, muti
            DİP. Baht, talih
            DİPÇİN: 1- Bahtı açık 2- Sağlam, dayanıklı
            DİREK: 1- Dirilik, sağlamlık, ayakta kalmak 2- Temel, dayanak 3- Vezir,bakan
            DİREN: Direnç, karşı koyuş, dirilik
            DİRENÇ: Direnme gücü
            DİRENGEÇ: Destek, dayanak
            DİRGEN: 1-Dirilik,2- harmanda kullanılan demir çatal
            DİRİ: (diri, dirik, Tiri, tirik) Can, ruh, canlılık, canlı
            DİRİL: Can, ruh, tin
            DİRİM: Yaşam, sağlık, canlılık
            DİRLİG: Yaşam, hayat
            DİRSE: Derse, söylerse, konuşkan
            DİZİK: (dizi) Kolye, takı
            DİZLEK: Hazır cevap, konuşkan
            DODURGA: 1- Dolgun, doyumlu 2- doyuran, doyurucu 3- açık, net, berrak
            DOĞA: 1- Tabiat,doğallık, ortaya çıkış 2- Huy, yaradılış, fıtrat
            DOĞAN: 1- Soylu bir av kuşu 2- Doğmuş, olmuş, ortaya çıkan
            DOĞRU: Dürüst, yalansız, sözüne güvenilen
            DOĞRUL: 1-Doğruluk, dürüstlük 2- Ayakta duran, dirençli
            DOĞU: Güneşin doğuş yönü
            DOĞUÇ: Doğuş,doğma, ortaya çıkış
            DOĞUDAN: Doğulu, doğu yönünden gelen
            DOĞUŞ: Doğma, ortaya çıkış
            DOKUNAK: Dokunuş, değiş, mec. Ağır, mahsun,yürek sızlatan, yüreğe dokunan
            DOKUNÇ: Dokunak, hüzün
            DOKUZ: Dokuz sayısı, Türklerin en çok eskilerden beri uğurlu sayılarındandır
            DOKUZ ARKA: Dokuz/Arka (...Eski dönemlerde soyluluk gösterme ve belli etmesi açısından, bir kişinin babasından itibaren geriye doğru dokuz atasının sayılıp açıklanması..)
            DOLANDI: Dolanan, gezgin
            DOLU: 1-Bilgin, tecrübeli, öğretmen 2- Bütün, tam, eksiksiz 3, Şamanist gelenekte ve Alevi_Bektaşi gelenekte, içki, şarap 4- kısa süren, iri taneli yağmur
            DOLUN: Tam, bütün, eksiksiz
            Yakut Türklerinin eski bereket Tanrılarından
            DOLUNAY: Ayın on dördü, ayın en güzel hali
            DOMANİÇ: 1-Dumanlı bölge 2- Tümsek, engebeli arazi
            DONAT: Giyim, kuşam, zenginlik, cömertlik
            DOMURCUK: Gül, tomurcuk
            DONATMIŞ: Giydirip, kuşatmış, sevindirmiş, cömertlik göstermiş
            DONATUR: Cömert, eli açık, bağışlayıcı
            DONSUZ: Çıplak, fakir, varlıksız
            DORA: Doruk, zirve, şahika
            DORAN: (Duran) Diri, canlı, yaşayan
            DORU: 1- Doruk, zirve 2- Kara ile kızıl arası renk (At rengi)
            DORUK: Zirve, uç, şahika
            DOYMADUK: Doyumsuz, sevilmeye doymayan, doyulmayan
            DOYUM: 1- Doymak, tatmin 2- Ganimet, bereket
            DOYURAN: mec. Cömert, hayr sahibi, iyilik sever
            DÖĞEN: 1- Dövüşçü,döven 2- Ekin saplarını ezmeye yarayan, altında çakmaktaşı bulunan geniş tahta
            DÖĞER: 1- Döver 2- değer, kıymet 3- Kalın, enli bir ağaç
            DÖĞERLİ: Değerli
            DÖĞÜŞ: Dövüş, savaş, kavga
            DÖĞÜŞGEN: Kavgacı, savaşçı
            DÖKÜMHAN: birl. Böküm/Han 1- Dökmekten döküm 2- Düğüm, bağ
            DÖLEK: 1- Çok döl veren 2- Koyunun kuzuladığı yer 3- İtibarlı, saygıdeğer, maharetli
            DÖLEN: Muti, sevgi gösteren
            DÖNDER: (Döne, döndü gibi “dönmek” fiilinden türetilmiş, çocukları ölen ailelerin, yeni çocukları olduğunda kullandıkları adlardan)
            DÖNDÜ: Dönüş yapan (Reenkarnasyon) çocukları ölen ailelerin verdiği adlardan
            DÖNGEL: Saat
            DÖNGÜ: Dönüşüm, başa dönüş
            DÖNGÜN: Dargın, gönlü kırık
            DÖNMEZ: Kararlı, cesur, azimli
            Dolunay buğusunda zifiri göklere yazılmış Ad'ın...
            İnkâra düşen geceler gibi yok saysın varlığını bütün kâinat
            Varsın mavi gün her doğanda silinsin ne çıkar ?
            Ay dolanır , yüz bulanır, vakit döner, tılsımlı bir âyinde söylenir Ad'ın ;

            Senin Ad'ın TÜRK !...


            UÇMAĞA VARDI..!
            TANRI DAĞINDA...
            ATSIZ ATA OTAĞINDA, ULU ATALAR HUZURUNDA DİZ VURMAKTA!

            Çevrimdışı AĞASAR

            • Türkçü-Turancı
            • *****
            • İleti: 354
            • TANRI DAĞINDA, UÇMAĞA VARDI...
              Ynt: ÖZTÜRKÇE SÖZLÜK
              « Yanıtla #6 : 02 Şubat 2012 »
              DULAK: Dolu, olgun, tecrübeli
              DUMAN: 1- Sis, kırağı 2- ateşten çıkan gaz
              DUMLU: 1- dumanlı, sisli bölge 2- Soğuk ve ayaz alan yer
              DUMRUL : 1- Okun sivri ucu 2- Başı dumanlı, efkarlı
              DURA: (Durak) 1- yaşam, hayat 2- Sağlamlık, dayanıklılık, kalıcılık 3- ev, yaşanılan yer, barınak (Bu ad, çocukları ölmüş ailelerin yeni çocukları olduğunda yaşamda kalıp uzun yaşaması ve sağlıklı olması dileğini içeren adlardandır ve çok eskilere dayanan bir gelenekle bu gün de sürdürülmektedir.Durak, Dursun, Durmuş, Durdu, Yaşar, Tokta, Tok, Toka, Toktamış, Turan vb. adlar da hep aynı psikoloji ve geleneğin ürünüdür.
              DURAK: (Dura) Yaşam, hayat
              DURAN: (Turan) Durucu, kalıcı, yaşayan, canlı
              DURCU: Durucu, kalıcı canlı
              DURDU: 1- Duran, kalıcı, canlı, yaşayan 2- Yaşam, hayat
              DURGAÇ: Durak, durulan, yaşanılan yer
              DURGUN: 1- Durulmuş, süzülmüş, arınmış 2- Sakin, sükuna ermiş, kendi halinde
              DURMUŞ: 1- Duran, yaşayan, canlı 2- Yaşam, hayat
              DURSUN: Durması, yaşaması istenen
              DURU: 1- saf, sade, berrak 2- Duran, durgun
              DURUK: Duru, durucu
              DURUL: 1- Sükun bulmak, huzura kavuşmak 2- Günahsızlık, arınmışlık
              DURULCA: Masum, günahsız
              DURULMAZ: Afacan, yaramaz
              DURULMUŞ: Tatminkar, sakin
              DURUM: Yaşam, hayat, süreğenlik, duruş
              DUVA: (Düve)
              DUVAK: Örtül kapanmış, gelin başı
              DUVAN: (Doğan)
              DUYAN: Duyucu, hissedici
              DUYAR: Duyarlı, hisli, duygulu
              DUYARI: Duyarlılık, hislilik
              DUYGU: His, duyum
              DUYUŞ: Duyum, hissediş, duyarlılık
              DUYUŞAN: Duyan, hisseden
              DÜĞÜN: (Töğün, Toygün) Toy günü, yemekli eğlence
              DÜŞ: Rüya, aniden ortaya çıkış
              DÜŞELGE: Pay, hisse
              DÜŞERGE: Miras, pay
              DÜŞÜNGÜ: Düşünerek üzülme, kafaya takma, üzülme, teessür
              DÜVE:1- Genç inek, dananın büyüğü 2- Döven, dövüşçü
              DÜVECİ: Dövücü, dövüşçü
              DÜVEHAN: birl. Düve/Han
              DÜVEN: (Döven)
              DÜYECİ: Dövüşçü, döğüşçü
              DÜZ: (Tüz) 1- Doğru, doğruluk, gerçek 2- Soy, kök, döl 3- Kural,kaide
              DÜZE: Düzen, uslup, tarz
              DÜZEN: Kural, kurallar bütünü
              DÜZGE: Süs, makyaj
              DÜZGÜN: 1- Düzülü, düzenli, muntazam 2- Gidişat, teamül

              EBİNEvin) Tane, öz
              EBİNÇ: Refah, huzur
              EBİRİ: Erim, erdem, fazilet
              EBREK: Dayanıklı, sebatkar
              EBREN: 1- Evren, kainat 2- Felek, talih
              EBRET: Ayrılım, ihtilaf
              EBRÜK: Dayanıklı, sebatkar
              ECE: (Eçe)
              ECEVİT: 1- Çalışkan ,, aktif 2- haşarı, yaramaz
              EÇE: 1- Dahi, çok akıllı, çok zeki 2- Saygıdeğer, görgülü hanım
              EÇİNE: Doğru sözlü, sözüne güvenilir
              EDE: (Edi, Ata) Atalık, hatırı sayılan, sözü dinlenen kişi
              EDERKON: birl. Ede/Kon (Konmaktan can, ruh)
              EDGÜ: 1- İyi, güzel, hoş 2- Adil, adaletli 3- Eğitmen, öğretmen
              EDGÜDİ: 1- Eğitici, öğretici 2- İyi, ala
              EDİ: Eda, ata, saygıdeğer ulu kişi
              EDİGE: 1- İyi, iyi kalpli 2- öğretmen
              EDİK: Kısa konçlu çizme
              EDİL: (İdil,etil, atil) iyilik, güzellik
              EDİZ: 1- Kıymet, kıymetli 2- Yüksek, Yükselmiş
              EGE: (Eke,Öke)1- Dahi, çok akıllı 2- Egemen, sahip 3- Bakıcı, eğitici
              EGEMEN: 1- Hakim, sahip, kendinden başkasını dinlemeyen, buyrukçu 2- bilge kişi, dahi
              3- ağa, ağabey
              EGİT: Göz değmesi ve nazara karşı göz kenarlarına sürülen bir ot
              EĞBER: Eğri, eğrilmiş
              EĞİLMEZ: Gururlu, mağrur, dik başlı
              EĞİN: Eğirilmiş
              EĞİR: 1- Sarış, çeviriş, kuşatma 2- bükme, kıvırma
              EĞNEZ: Narin, zayıf, ince
              EĞREK: Sık, bol
              EĞRİ: Eğik, bükük mec. Saygılı, alçak gönüllü
              EĞRİM: Pınar, göze, küçük çağlayan
              EKE:1- Dahi, çok akıllı 2- Sahip, egemen 3- bakıcı, eğitici
              EKEÇ: Cana yakın ve çekici kız
              EKELİK: Deha, kıymet
              EKİM: 1- Ekin ekme eylemi 2- Yarım, ziraat
              EKİN: 1- Mahsul, tarla ürünü 2- tarlaya ekilip olması beklenen her türlü bitki
              EKİNCİ: 1-İkinci (erkek, ya da kız) 2- Rençber, çiftçi
              EKSÜK: Azlık, yokluk, yoksulluk
              EKŞİ: Eksi,eksik, azlık, yokluk
              EL: 1- İl, Ülke, Memleket 2- İlgi, bağlantı 3- Barış, Sukunet 4- Kolun, bilekten aşağısı
              ELA: (Ala) Renkli alacalı
              ELBAN: (İlban) Devletçi, devletine bağlı, sadık
              ELBİR: birl. El/Bir mec. Elbirliği, işbirliği, imece
              ELCEK: 1- Ekin biçme aracı 2- Munis, sessiz
              ELÇİK: Eldiven
              ELÇİ: 1- Devletine bağlı, devletçi 2- Devleti adına aracılık eden, haberci, temsilci
              ELÇİM: Demet, tutam
              ELÇİN: 1- Demet, bağ, buket 2- Ekin biçerken kullanılan bir alet 3- Devlet görevlisi, devletine bağlı
              ELDEK: 1- basiret, kabiliyet, eylem gücü 2- Yedek, elde bulunan
              ELDEM: 1-Alışkın, yetişkin 2- Sevimli, cana yakın 3- evcil koyun
              ELDÜZ: birl. El/Düz Yurtsever
              ELEZ: (Eliz)Arı,duru, temiz, munis, uyumlu
              Yakut destanlarında bekaret Tanrıçası (Ulu Tuyun’un kızı)
              ELGAY: Yurtsever
              ELGİN: 1- Konuk, öncelik verilen kişi 2- Gurbetçi, yurdundan uzak
              ELGÖRMÜŞ: Gezgin, seyyah
              ELGÜN: Halk, avam, halktan kişi
              ELİBOL: Cömert, eli açık, sahi
              ELİK: Usta, eli yatkın
              ELİŞ: Usta, maharetli
              ELİTAŞ: Cimri, eli sıkı
              ELİTEZ: Becerikli
              ELKATMIŞ: birl. El/Katmış Ülke fethetmiş, algan
              ELKİN: 1- konuk 2- Yolcu
              ELÖVER: Yurtsever
              ELTUTAR: birl. 1- El/Tutar mec. Yardımsever, hayırşinas 2- Fatih, Algan
              ELVEREN: Olgunlaşan, yeterlilik kazanan
              EMÇİ: Doktor,eczacı
              EMEÇ: Amaç, gaye
              EMEK: 1- Gayret, cehd, zahmet 2- Güç, enerji
              EMEN: 1-Can, ruh, hayat 2- Ağaç dikmek için açılan çukur 3- meşe ağacı
              EMET: Sınır, mesafe
              EMGEK: Emek, zahmet, güçlük
              EMLEK: Duygulu, merhametli
              EMRE: (İmre) Düşkün, aşık, hayallerle yaşayan
              EN: (Yen)1- Derinlik, genişlik 2- Av 3-Kıyı 4- Arka
              ENÇU: Sükun,huzur,ruh derinliği
              ENDEŞ: Eşit, müsavi
              ENEÇ: Meyil, meyilli
              ENİK: (enük, enek)Genişçe, yayık
              ENGİN: 1- Genişlik, derinlik, yayıklık 2- ufuk, ufuk çizgisi
              ENİCUK: Hısım, kavim- kardeş
              ENİŞ: (Enuş) 1- İniş, yokuşun karşılığı mec. Rahata ve huzura erme 2- Uçlarda, ekstrem
              ENKİŞ: Tecrübeli, deneyimli, olgun
              ER: 1- Olgun,olmuş, ergin, yetişkin erkek 2- Asker, çeri
              ERÇE: birl. Er/Çe...Erkeğe yakışır biçimde
              ERÇİN: Ülkenin idari bölümlerinden her biri (İl, ilçe, kasaba vb.)
              ERDEM: ( Ertem) Fazilet, bilgelik, yücelik, hünerlilik
              ERDEMÇİ: Erdem sahibi
              ERDEMLÜ: Erdem sahibi
              ERDEN: Er parçası, erden olma
              ERDİN: Ermiş, olgun
              EREK: Erişilmek istenen, ülkü, hedef
              EREKLİ: (Ereğli) Ereği olan
              EREM: Müjde, iyi haber
              EREN: 1- Olgun, 2- Hür, bağımsız 3- Din ile bütünleşmiş
              ERENTÜZ: birl. Eren/Düz
              T...Tuva ve Çuvaş Türklerinde, “Terazi Yıldızı”
              EREZ: 1- Erişilen, mutlu olunan 2- Cesur, gözü kara, dayanıklı
              ERGEN: Olgun, deneyimli
              ERGENE: 1- Güçlülük, egemenlik 2- Maden dağı 3- Dağlar arasındaki geçit
              ERGENEKON: 1- Maden dağı 2- Dağlar arasındaki yurt
              ERGİ: Eriş, olgunluk, deneyim
              ERGİL: 1- Bilgili, deneyimli, yetişkin 2- Savaşçı, cengaver
              ERGİN: 1- Ermiş, olgun, irfan sahibi 2- Savaşçı, cengaver
              ERGUN: 1- Yumuşak huylu kişi 2- Hızlı koşan at 3- Argun
              ERİK: Ermiş, olgun, bilge, filozof, becerikli
              ERİKEN: Ermiş, olgun, bilge
              ERİM: 1- Müjde, iyi haber 2- Felsefe, derin bilgi 3- Vade, zaman
              ERİNCİK: Mahçup, utangaç
              ERİNÇ: 1- Olacak, olması gereken, kaçınılmaz sonuç 2- Nimet, bolluk
              ERİŞ: Gaye, erişilmesi istenen
              ERİŞEK: Ülkü, gaye
              ERİŞEN: Ulaşan, vasıl olan
              ERİŞKİN: Olgun, kamil, ermiş
              ERK: 1- Güç, kudret 2- İktidar, erklik, hükümranlık 3- Bağımsızlık,egemenlik
              ERKE: 1- Egemen, güç 2- İşve, naz, cilve 3- Çekicilik, çekiciliği kullanma istek ve yeteneği
              Türk mitolojisinde, Ülgen’in dokuz kızından biri ve namus Tanrıçası
              ERKELİ: Egemen
              ERKEM: Nazlım, işvelim, edalım
              ERKİ: 1- Güçlü, egemen, erke 2- Atik, çevik
              ERKİN: 1- Bağımsız, otorite tanımaz 2- Başına bıuruk, kendi bildiğini okuyan 3- Sürekli, süreklilik
              ERKİNDİK: Erkinlik, bağımsızlık, hürriyet
              ERKLİG: Egemen, kuvvetli, şevkatli
              ERKMEN: 1- Bağımsız, başına buyruk 2- Bekar, evlenmemiş
              ERLİK HAN: birl. Erlik/Han
              Şamanist gelenekte “Cezalandırma Tanrısı”
              ERMAN: 1- Erdemli, güç, mert 2- Kutsal, mukaddes
              ERMİŞ: Olgun, müdrik
              ERNEK: Küçük parmak, serçe parmağı
              ERSE: Ermesi, olgunlaşması istenen
              ERSİN: 1- Uzun ömürlülük dileği 2- Olgunluk, bilgelik dileği
              ERSÜ: Fazla, çok fazlalık
              ERTE: 1- Seher, şafak 2- Yarın, gelecek, sonraki, halef
              ERTEGİ: Destan, lejant
              ERTEN: Tan, şafak
              ERTİK: Meslek, sanat
              ERTİM: Olgun, erişkin, bilge
              ERTİN: 1- Mahsun, hüzünlü 2- Kendine yeten
              ERTİNGÜ: 1- Olağanüstü, fevkalade 2- Efsane, mit
              ERZENE: Doruk, zirve, en üst
              ERZİ: Veli, vasi, yönetici
              ERZİK: 1- Asıl, ana, temel 2- Soylu ve yiğit
              ESBOL: birl. Es/Bol ...Çok zeki, çok akıllı (Usu-bol)
              ESE: 1- Mutluluk, sağlık 2- Yel, esinti
              ESELİK: Selam, selamet
              ESEN: 1- Sağlık, selamet 2- Yel, yumuşak yel
              ESENLÜ: Esenli, sağlıklı
              ESER: Esinti, yel
              ESİ: Yel, esinti
              ESİM: Esinti
              ESİN: 1- Esinti, yel 2- soluk, sağlık, nefes 3- İlham
              ESİNTİ: Yel, hafif yel
              ESİRGEN: 1- Arkadaş, dost, yaren 2- korunan, yakınlık duyulan
              ESİRGENÇ: Nazlı, nazenin
              ESİRKİŞ: Merhamet, acıma duygusu
              ESKİN: Yel, yel alan
              ESLEK: 1- Yumuşak başlı, uysal 2- Selam, selamet
              ESNEK: Uzayan, genişleyen, esen
              ESRİGÜN: birl. Esri/Gün...fırtına
              ESRİK: Mecnun, kendinden geçmiş
              ESRİMİŞ: Kendinden geçmiş
              ESTELİK: Yadigar, hatıra
              ESTİ: Yel, esinti
              EŞİM: Çalışkan, becerikli
              EŞİNGEN: 1- Çalışkan 2- Eşit, müsavi
              EŞİTGEN: İşitken, işiten, dikkatli
              EŞKİN: 1- Hızlı, atik 2- Dayanıklı, metin 3- Rüzgarlı bölge, rüzgar alan bölge
              EŞLİK: Dost, yaren, refik
              ETGÜ: 1- İyi, iyilik 2- Etki, şiddet
              ETİGE: Öğretmen, mürebbiye
              ETİL: İtil- idil
              ETİNGÜ: Olağanüstü, fevkalade
              ETİZ: Yüksek, ulu
              EVCİL: Evine bağlı, evcimen
              EVCİM: 1- Evcimen, evcil 2- İşgüzar, hamarat
              EVCİMEN: Evine bağlı
              EVCİMİK: Ekonomist, muktesit
              EVDEŞ: Hanım, erkeğin eşi
              EVGİ: İvedi, acele
              EVGİN: 1- Aceleci, telaşlı 2- Evcil, evine bağlı
              EVİN: Cevher, öz, nüve
              EVİRGEN: 1- Tedbir, tedbirli 2- Dönüşüm, çevirim
              EVREN: 1- Kainat 2- Ejderha, canavar 3- Baht, talih
              EVRENSEL: Evreni kaplayan, evreni içine alan
              EYGİ: İyi, salih, temiz
              EYGİŞ: İyi kişi, iyi insan
              EYGÜ: İyi, iyice
              EYİN: Vücut
              EYİNÇ: Refah, mutluluk
              EYLEM: 1- İş, iş görme, çalışma 2- Etkileyici davranış 3- Durdurma, önünü kesme
              EYLETMEZ: Amansız, aman vermez
              EYLETÜR: İyilik sahibi, cömert
              EYLİK: İyilik, yardım, iane
              EYMEN : 1- Alçak gönüllü, mütevazı 2- Yardımsever, hayırşinas
              EYMÜR: (Eymir) İyilik sahibi, hayırşinas
              EYTEMİŞ: Güzel konuşan, tatlı dilli, hatip
              EYÜGE: İyi,iyice
              EZDİ: Ezen, ezici, baskıcı
              EZGİ: 1- İyi, iyilik, 2- Uyum, ahenk 3- Acı, üzüntü 4- Name, hoş sada
              EZGİN: Ezik, ezilmiş, acı çekmiş, mahzun
              EZİLGEN: Mazlum, zulüm görmüş
              EZİM: 1- Belirti, iz 2- Zorunluluk, mecburiyet
              EZİNÇ: 1- Belirti, iz 2- Ezginlik, mahzunluk
              Dolunay buğusunda zifiri göklere yazılmış Ad'ın...
              İnkâra düşen geceler gibi yok saysın varlığını bütün kâinat
              Varsın mavi gün her doğanda silinsin ne çıkar ?
              Ay dolanır , yüz bulanır, vakit döner, tılsımlı bir âyinde söylenir Ad'ın ;

              Senin Ad'ın TÜRK !...


              UÇMAĞA VARDI..!
              TANRI DAĞINDA...
              ATSIZ ATA OTAĞINDA, ULU ATALAR HUZURUNDA DİZ VURMAKTA!

              Çevrimdışı AĞASAR

              • Türkçü-Turancı
              • *****
              • İleti: 354
              • TANRI DAĞINDA, UÇMAĞA VARDI...
                Ynt: ÖZTÜRKÇE SÖZLÜK
                « Yanıtla #7 : 02 Şubat 2012 »
                GALI:Kalın, Hediye, bağış, çehiz
                GALIN: Hediye, çehiz
                GAMAĞ: Bütünlük, bütün, tüm
                GARA: Kara
                GARACU: Sivil, resmi olmayan
                GARGILI: Kargılı, mızraklı
                GASPAK: Süslü, müzeyyen
                GAYIR: (Kayır) 1- Taraf, destek, kayırma 2- Lütuf, ihsan, hediye
                GAYURMUŞ: Kayırmış
                GAZAN: (Kazan) 1- Kazanma, kazanç, üstünlük 2- Kızgın, kızgınlı celallenmek
                GEÇE: Geçmiş, mazi, geçen
                GEÇEK: Geçit, köprü
                GEÇER: Geçeli, caiz
                GEÇGEL: Makbul, nafız
                GEÇGİL: Geçerli, makbul
                GEÇGİN: Geçmiş, kendinden geçmiş, feda etmiş
                GEÇİM: 1- Yaşam, dirlik 2- Anlaşma, uyuşma 3- rısk, yiyecek, nafaka
                GEÇİMLÜ: Munis, yumuşak huylu
                GEÇİMLÜK: Geçinmek için gerekli olan
                GEDEK: 1- Görev, vazife 2- Oyuk, kırılıp, yıkılarak açılan yol
                GEDİZ: Su birikintisi, gölet
                GEGEZ: Mümkün, uyumlu
                GEĞİN: Set, şiddetli
                GELBERİ: Ocaklardan,ateş çekmek için kullanılan ucu eğri demir çubuk
                GELDEÇ: Gelecek, ati, istikbal
                GELEK: (Gelik) halef, sonraki
                GELGEÇ: Geçici, kalıcı olmayan
                GELGEL: Çekim, cazibe
                GELDİ: Gelecek, istikbal
                GELİN: Gelen, dışarıdan içeriye gelen
                GELİNCİK: Kır çiçeği
                GELİK: Halef, sonraki
                GELİKLİ: Halef
                GENCE: (Gençek, genç) Taze, yavru, genişleyen, gelişen
                GENEŞ: Müşavere, meşveret
                GENGŞİ: Cengşi, mucize
                GENİŞ: Yaygın, enli, engin
                GENSU: birl. Gen/Su Deniz, büyük göl
                GER: 1- Söz verme, ant içme, bağlama, anlaşma, birleşme 2- Vahşi hayvan yavrusu
                3- Dev, devasa
                GERAY: birl. Ger/Ay Uygun, münasip, layık
                GERAYHAN: birl. Geray/Han
                Kırım hanlığının kurucusu ve ilk hanı. Daha sonra gelen hanlar bu adı, birer
                unvan olarak kullanmışlardır.
                GEREZ: Dilber
                GERGÖZ: 1- Zabit, zabıta 2- Geyik gözü
                GERİM: 1- Yön, cihet 2- Hicap, utangaçlık
                GEYİK: (Geyük) Yabani, vahşi, yabancıl
                GEZ: 1- Nişan, işaret 2- Giz, sır
                GEZGİN: Seyyah
                GEZGİNSU: birl. Gezgin/Su ...Irmak
                GEZLER: Nişancı, iyi atıcı
                GIYIN: Gamze, çukur
                GİCİK: Taze, hoş, sevimli
                GİDİK: Uç, kenar, sınır, limit
                GİRAY: Uygun, layık
                GİRGİN: Girişken, müteşebbis, cana yakın
                GİRİK: Girişken, müteşebbis
                GİRİŞKEN: Girgin
                GILAV: Teşvik, destek
                GILIG: (Kılık) Huy, yaradılış, tabiat
                GIRGIÇ: Çalışkan, aktif, faal
                GİRÇEK: 1- Gerçek, hakikat 2- Bağlı, sadakatli
                GİRTİNE: İman, inanç
                GİZ: Sır, Gizlilik
                GİZEM: Sır, esrar
                GİZLENÇ: Hazine, define
                GONÇA: Bahşiş, hediye
                GORAL: Kısmet, nasip
                GİCİK: Minyon, sevimli
                GÖCEK: Taze, hoş, güzel
                GÖÇELGE: Konup göçülen yer
                GÖÇER: Göçmen
                GÖÇMEN: Muhacır
                GÖÇÜNCÜ: (Göçküncü) Geçici, fani
                GÖĞEN: Gök rengi, maviye çalan, mavileşmiş
                GÖĞKUTLUĞ: birl. Gök/Kutlu
                GÖĞNÜK: 1- Yanmış, kavrulmuş 2- Mavi, maviye kaçan
                GÖK: 1- Tanrı, Tanrıdan..Tanrısal, kutsal 2- Mavi ,Gök rengi 3- Yer üstü, gökyüzü
                4- Ezel-ebet, başsızlık ve sonsuzluk 5- Güzellik, göz alıcılık, üstünlük
                GÖKBEN: 1- Tanrıdan gelen, gök parçası 2- Masmavi
                GÖKBÖRİ: birl. Gök/Böri Tanrısal kurt..(Bozkurt)
                GÖKBÖRİ: birl. Gök/Böri (..Bazı kaynaklarda “Bozkurt” olarak da geçer.)
                GÖKÇE: Güzel, zarif, çekici, gözalıcı
                GÖKÇEK: Gökçe, çekici, güzel
                GÖKÇEL: Mavimsi, maviye çalan
                GÖKÇELİ: Güzel, Yakışıklı
                GÖKÇEN: Gökçe, güzel, alımlı, dilber
                GÖKÇİL: 1- Gökten gelen, göksel 2- Mavi, maviye çalan
                GÖKÇİN: Mavi
                GÖKLEN: Ulu, mübarek
                GÖKMEN: Tanrısal, Tanrıdan gelen
                GÖKTÜRK: birl. Gök/Türk Tanrıdan kut almış. Kutsanmış Türk...(Tanrısal Türk,
                Tanrı tarafından gökte yaratılıp, yeryüzüne yollanan Türk)
                GÖL: Göl, deniz mec. Ululuk, geniş gönüllülük
                GÖLEĞEZ: birl. Göl kenarında yetişen bir su çiçeği
                GÖLET: Küçük göl, gölcük, yapay göl
                GÖMEÇ: Kuyuda (Toprak fırında pişirilen ekmek)
                GÖMEK: Kömek, yardım, inayet
                GÖMÜÇ: Hazine, define, mücevher
                GÖNDEM: İtaatkar, muti, sadık
                GÖNDER: Mızrak, direk
                GÖNE: Onur, iftihar
                GÖNEN: 1- Feyz 2- Onur, iftihar 3- Bolluk, bereket
                GÖNENÇ: Açık, talih, mutluluk, iftihar
                GÖNÜL: 1- Can, ruh, duygu merkezi 2- Kalb, vücudun kan pompası
                GÖNÜLDAŞ: Gönül birlikteliği, aynı inanç, duygu ve düşünceleri paylaşıp
                savunan bireylerin her biri
                GÖRCEĞİZ: Ufuk çizgisi
                GÖRÇEK: Ufuk, ufuk çizgisi
                GÖRÇÜM: Geçici, fani
                GÖREGEN: Görgülü, görüp geçirmiş, deneyimli
                GÖREK: Görüntü, peyzaj, manzara
                GÖREZ: Meltem, hafif yel
                GÖRGÜ: Terbiye, muaşeret
                GÖRGÜÇ: Dürbün
                GÖRGÜLÜ: Terbiyeli
                GÖRGÜN: Görgülü, deneyimli
                GÖRK: İhtişam, olağanüstü güzellik ve çekicilik, ihtişam, debdebe
                GÖRKEM: İhtişam, debdebe, heybet, olağanüstülük
                GÖRKEN: Hürmetli, Hürmete layık
                GÖRKLÜCE: İhtişamlı, heybetli, yakışıklı, güzel
                GÖRKLÜĞ: Çok güzel, çekici, ihtişamlı
                GÖRÜMCÜK: Görülmesi, ilgilenilmesi gerekli olan
                GÖRÜK: Gözetleyici, casus
                GÖRÜN: Görüntü, Açıklık, netlik
                GÖRÜNDÜK: Aşikar, gizlisiz, saklısız
                GÖVEL: Gök rengini almış, göğe ermiş
                GÖVERİ: Yeşermiş, gururlu
                GÖVEZ: Mağrur, gururlu
                GÖY: Taze, genç
                GÖYMEN: Yanık, yanık tenli
                GÖYNÜK: Yanık, kavrulmuş
                GÖZ KAMAN: birl. Göz/Kaman Gözde, seçkin, göz kamaştırıcı
                GÖZAL: Göz alıcı, farklı, seçkin, el üstünde
                GÖZBAY: birl. Göz/Bay Sihirbaz
                GÖZBAYCI: Sihirbaz, illüzyonist
                GÖZDE: Beğenilen, göze girmiş, el üstünde tutulan, emsallerinden daha üstte bulunan
                GÖZE: (Gözek, Köze) Kaynak suyu, menbaa
                GÖZEBE: Tahmin, beklenti
                GÖZEGER: Çekici, cazibeli
                GÖZEGÜ: Gözde, çekici
                GÖZEĞEN: Ufuk, ufuk çizgisi
                GÖZEĞİR: birl. Göz/Eğir Çekici, cazip, göze hoş gelen
                GÖZEK: Göze
                GÖZEN: Cazibeli, çekici, göze hoş gelen
                GÖZERİ: Dürbün
                GÖZGEÇ: Ayna
                GÖZGÖR: Ayna
                GÖZGÜ: Ayna
                GUNA: Kına
                GONCUK: (Göncük) Kısa gün, kış günü
                GUR: (Gür,Kür) 1- Şiddet, kızgınlık, öfke 2- Ateş, ateşlilik
                GURSAÇTI: birl. Gur/Saçtı (Kızgın, celalli, hiddet ve öfke saçan)
                GUVA: Geyik
                GUYUK: Canavar, ejderha, vahşi ve yırtıcı hayvan
                GUYULDAR: Uyumlu, ahenkli, geçimli
                GUZ: 1- Güzel, çekici, yakışıklı 2- Oğuz
                GÜCENİR: Alıngan, mahçup
                GÜCENMİŞ: Alıngan
                GÜÇ: (Güçü, küç, küçlük) Enerji, kuvvet
                GÜÇEYÜ: Çok güçlü, yenilmez
                GÜÇLÜK: Güç, zorluk, meşakkat
                GÜDEK: Güdülenme, motivasyon
                GÜDER: Murat, emel, beklenti
                GÜDÜL: 1- Saç üzerinde pişirilmiş mısır ekmeği 2- Kısa, kalın 3- Gözü pek
                GÜDÜR: Hayal, kurgu
                GÜLEÇ: Güler yüzlü, mütebessim
                GÜLEGEN: Güler yüzlü, mütebessim
                GÜLEK: 1- Handan, mütebessim 2- Gölcük, küçük göl
                GÜLEN: Mutlu, mütebessim
                GÜLER: Mütebessim, güler yüzlü mec. Talihi açık
                GÜLESİN: Mutlu, sıkıntısız, tasasız olma dileği
                GÜLGÜN: Gülen, mütebessim
                GÜLSÜN: Mutlu, sıkıntısız olma dileği
                GÜLÜK: Gülen, mütebessim
                GÜLÜMSER: Mütebessim, sevimli
                GÜMÜL: Demet, buket, deste
                GÜMÜŞ: Gümüş madeni
                GÜN: Güneş, gündüz, afitap
                GÜNANA: birl. Gün/Ana
                Sogay Türklerinde eski dönem, güneş Tanrıçası
                GÜNÇE: Güneşlik, şemsiye
                GÜNÇEK: Güneşlik
                GÜNÇÜ: 1- Güneşe benzeyen, güneş gibi 2- Güneşi seven
                GÜNDAŞ: Gün/Daş ..Aynı güneşi paylaşan, gün ortağı
                GÜNDEM: Ağır başlı, mülayim
                GÜNDEN: El üstünde tutulan, revaçta..
                GÜNDER: birl. Gün/Der (..Derlemekten..)
                GÜNDÖNDÜ: birl. Gün/Döndü bir çiçek türü
                GÜNDÜ: Gündüz, gün ortası
                GÜNDÜZ: Gün içi, gün ortası, güneşli gün
                GÜNEŞ: Güneş
                GÜNEY: (Küney) Güneşe bakan, güneş gören
                GÜNGEN: Takvim, vakit
                GÜNGÖR: birl. Gün/Gör “mec. Bahtı açık olsun, mutlu olsun”
                GÜNGÖRMÜŞ: birl. Gün/Görmüş “mec. Deneyimli, dolu yaşamış
                GÜNLÜK: Güneşlik, şemsiye
                GÜNTÜLÜ: birl. Gün/Tülü (...Gündüz düşü)
                GÜNÜÇ: Nafaka, günlük
                GÜNYELİ: birl. Gün/Yeli ..doğudan gelen yel, doğu rüzgarı
                GÜR: (Kür) 1- Sağlam, sıkı 2- Sık, yoğun 3- Yiğit, korkusuz
                GÜRBOĞA: (Kürboğa) birl. Gür/Boğa
                Türkistan’ın Araplarca işgal edildiği dönemlerde, özellikle o sıralarda
                Genel vali olan, “ İbni-kuteybe” adlı çapulcuya karşı, kahramanca direnen ve her defasında
                Yeni direnişler örgütleyerek, Türkleri işgallere karşı uyanık ve diri tutmaya çalışan bir Türk beyi
                GÜRBÜZ: Sağlıklı, kuvvetli, dayanıklı
                GÜRE: Güç, enerji
                GÜRELİ: 1- Enerjik, çalışkan 2- Haz, doyum
                GÜRGEN: Bir ağaç türü
                GÜRÜZ: (Gürz) Topuz
                GÜVEN: İtimat
                GÜVENÇ: Güvence, garanti
                GÜYÜK: Canavar, vahşi hayvan
                GÜZ: Sonbahar
                GÜZEL: (Gözel) Yakşı, alımlı, çekici, göze hoş gelen
                GÜZEY: 1- Taze, körpe, yeni 2-Destek, fırsat 3- Sonbahar 4- Kuzey yönü
                GÜZİN: (Güzün) Güz vakti, güz vaktinde doğan
                GÜZLEK: Güz döneminde kalınan yer
                Dolunay buğusunda zifiri göklere yazılmış Ad'ın...
                İnkâra düşen geceler gibi yok saysın varlığını bütün kâinat
                Varsın mavi gün her doğanda silinsin ne çıkar ?
                Ay dolanır , yüz bulanır, vakit döner, tılsımlı bir âyinde söylenir Ad'ın ;

                Senin Ad'ın TÜRK !...


                UÇMAĞA VARDI..!
                TANRI DAĞINDA...
                ATSIZ ATA OTAĞINDA, ULU ATALAR HUZURUNDA DİZ VURMAKTA!

                Çevrimdışı AĞASAR

                • Türkçü-Turancı
                • *****
                • İleti: 354
                • TANRI DAĞINDA, UÇMAĞA VARDI...
                  Ynt: ÖZTÜRKÇE SÖZLÜK
                  « Yanıtla #8 : 02 Şubat 2012 »
                  HAN:1- Devlet başkanı 2- Kağana bağlı, özerk devlet başkanı 3- beylik başkanı, yönetici
                  HANIM: 1- Han’ın dişisi 2- Soylu kadın 3- Han’ın evdeşi (Hatun) 4- Türk töresinde, kadınlara
                  olan saygıyı ifade eden genel bir sıfat
                  HANLI: Yurttaş, Bir Han’a bağlı kişi, Bağımsız bir devletin mensubu
                  HATUN: (Katun) 1- Kağan’ın evdeşi, kraliçe 2- Saygı duyulan, görgülü hanım
                  Türkçe’deki, kadın sözcüğü buradan gelir.
                  HOMAR: (Humar) Yakışıklı, çekici, güzel, süslü, fiyakalı
                  HUN: (Kul) Koyun, koyunlu
                  HUŞ: Bir çam ağacı türü


                  IDAÇU: Muhafız, koruma
                  IDUĞ: (Iduk) Kutsal, tanrısal
                  IĞAÇ: 1- Ağaç, ağaçlıklı bölge 2- Fersah
                  IĞAR: Kıymetli, ağır
                  IĞDIR: 1- İyi, hoş, hoşluk 2- Yetkin, ehil
                  IĞIRCIK: Fecir
                  ILAÇIN: Laçin, şahin kuşu
                  ILANKU: 1- Kıvrak, atletik 2- Ulu, Ululanmış, yüce
                  ILDIR: 1- Ürküt, ürkütücü 2- Berk, sert
                  ILDIRIM: Yıldırım, berk
                  ILDUZ: Yıldız, necm
                  ILGAR: 1- Gayret, cehd 2- Atın, dört nala gitmesi hali
                  ILGAT: Kapalı, müphem, belirsiz
                  ILGIM: Serap
                  ILGIN: Hoş kokulu bir bitki
                  ILGIT: Ilık, tatlı, sakince, yumuşakça
                  ILICA: 1- Ilımlı, ılık, ılıkça 2- Yunak, hamam
                  ILIK: Soğukla sıcak arası
                  ILIMAN: 1- Ilık, ılık hava 2- Uyumlu, sakin, mutedil
                  ILKI: 1- At yavrusu 2- At sürüsü
                  ILKICI: At çobanı
                  IMIRGI: Taze, körpe
                  IMRAĞ: (Imrak, İmre, Emre) Aşık, şayeste, geçkin
                  INAÇ: Yar, canan
                  INAK: 1- Han ve Kağanlara yakın olan kişi “Hasbey” 2- Gamsız 3- Canan, yar
                  IRAZ: (Irıs, uraz) 1- Baht, talih, mutluluk 2- Cesaret, gözü pek olma
                  IRGA: Talihli, şans, şanslı
                  IRIM: 1- Büyü, efsun 2- İçinden su akan toprak, arazi
                  IRLAYU: Irlayan, yırlayan, akarak uzaklaşan, ırmak
                  IRMAK: Akarsu
                  ISIK: (Issıg-Issık) Isı, sıcaklık, hararet
                  ISIYEL: birl. Isı/Yel...meltem
                  ISRIK: Okşayıcı, sarıcı, ısıtıcı
                  ISSIK: Isık, ısı
                  ISSIZ: Soğuk, tenha, cansız, kimsesiz
                  ISTIK: Sıcak, ılıman
                  IŞBARA: 1- Çalışkan, hamarat 2- birl. Isı/Bora
                  IŞIK: Aydınlık, nur
                  IŞIL: Yarul, nur, ziya, ışık parıltısı
                  IŞILTI: Işık parçası
                  IŞIN: Güneş parıltısı, ışık parıltısı, yansısı
                  IYIŞ: Armağan, hediye, ihsan

                  İBAR: Parfüm, koku, misk
                  İÇ: 1- Öz, görünmeyen yan, bir nesnenin öz yapısı 2- İçerde kalan kısım, iç kısım
                  İÇBUYRUK: birl. İç/Buyruk
                  Saraylardaki iç hizmetle görevli kişi
                  İÇEN: (İçin) İçli, duygusal
                  İÇER: İçeride, kapalı, mahfuz
                  İÇERGE: (İçergu) İçten, samimi
                  İÇGE: İçeri, içerde, dahili
                  İÇGELİK: birl. İç/Gelik ..İçten gelen, doğal davranış, samimiyet
                  İÇGER: İçe alan, içe bağlayan, tabi kılan
                  İÇGİN: İçli, içten, samimi
                  İÇİGEN: 1- İç geçiren, içli 2- Sabırsız, aceleci
                  İÇİK: 1- İçli, duygulu 2- İçerde, dahilde, devlete tabi
                  İÇİM: 1- Duygu, hassasiyet 2- Yudum, yudumluk
                  İÇİNGİR: İçli, hassas
                  İÇİT: İçilecek nitelikte, içimi güzel
                  İÇKUR: Savaş meydanı
                  İÇLEK: İçli, narin, hassas
                  İÇLİ(K): Duygulu, hassas
                  İÇTEN: Samimi,açık, dürüst
                  İÇTENLÜK: Samimiyet
                  İDE: (Ede, İdi) Ululuk, nüfuz, kudret
                  İDEGE: Ulu, nüfuz sahibi, edici, yapıcı
                  İDEGER: Eder, yapar
                  İDEKLİ: Yapıcı, edici, güçlü
                  İDER: 1- İzci, takipçi 2- Yapan, yapıcı, edici
                  İDGÜ: 1- İyi, güzel 2- Tanrısal, mübarek
                  İDİ: (İdik) 1- Tanrı, rab, sahip, efendi 2- Tanrısal, Tanrıdan gelen, mübarek, kutlu
                  İDİKUT: birl. İdi/Kut...Kut sahibi, Tanrıdan gelen, Tanrıya yakın, Tanrıya benzer, Tanrı tarafından görevlendirilmiş vb. anlamları içeren ve Uygur kağanlarının büyük çoğunluğunun kullandığı bir unvan
                  İDUK: İdi, Tanrısal, mübarek
                  İGAN: Yıkan, yıkıcı, deviren
                  İGİT: 1- Yiğit 2- Bakıcı, eğitici
                  İĞDİ: (İğdir) Yetkin, ehil, iyice
                  İĞREK: Saf, temiz, duru, arı
                  İĞSEN: Kayıtsız, ilgisiz
                  İĞSİZ: Salim, selametli
                  İKİNÇ: İkinci
                  İKİZER: İkizlerden her biri, benzer
                  İKŞİT: Yürekli, bagatur
                  İL: 1- Doğuş, oluş, oluşum 2- Bitişme, bütünleşme, doku 3- Devlet 4- Yurt, yer, konak, memleket,diyar 5- Halk, ahali, insan topluluğu 6- Barış, sulh
                  İLAÇAN: birl. İl/Açan ..İl almış, fatih, algan
                  İLAÇİN: Laçin, şahin
                  İLBAY: birl. İl/Bay .. Vali, bakan, beylerbeyi
                  İLBEY: birl. İl/Bey
                  Otmanlılar döneminde asker toplayıp, onların eğitim ve lojistiğini sağlayan kişilere
                  verilen bir unvan
                  İLBİ: Büyü, sihir
                  İLBİLGE: birl. İl/Bilge ( Devlet yönetiminde bulunmuş ve devlet tecrübesi olan)
                  İLBİLİG: 1- Devlet bilgisi ve deneyimi 2- Devlet arşivi
                  İLBİLMİŞ: birl. İl/Bilmiş Yurtsever, yurduna bağlı
                  İLÇİ: Devlete hizmet eden, devletin hizmetinde olan
                  İLÇİN: Devlet görevlisi, devlete iş gören
                  İLDAŞ: Yurttaş, hemşehri
                  İLDEM: Pişman, nadim
                  İLER: Oluşum, bitişim
                  İLEY: Civar, etraf
                  İLGEN: Kanıt, delil, ispat
                  İLGERÜ: 1- İleri, ileride 2- Doğu, doğudan 3- Bolluk, refah
                  İLGEZDİ: birl. İl/Gezdi, Gezgin, seyyah
                  İLGEZER: birl. İl/Gezer, Gezgin
                  İLGİ: Bağlantı, bitişim, alaka, özen
                  İLGİK: Barışsever, barışçı
                  İLGİNÇ: İlgi çeken, ilgi duyulan,enteresan, sıra dışı
                  İLGİR: Barışçı, barışsever
                  İLGÖRMÜŞ: birl. İl/Görmüş, Gezgin
                  İLGÜ: Amaç, hedef
                  İLGÜY: Nazlı, nazenin
                  İLHAN: birl. İl/Han...Bölge Hanı, Kağanlığa bağlı özerk han
                  İLİDİ: Yarar, fayda
                  İLİG(ğ): 1- Ünlü, tanınmış, meşhur 2- İlk, birinci, başlangıç, ortaya çıkış
                  İLİK: İlk, birinci, önce
                  İLİNGİ: Devletine bağlı, devletinin hizmetçisi
                  İLİŞ: Bitişik, yakın
                  İLK: Başlangıç, doğuş, çıkış, öncelik
                  İLKE: (Ülke) Kurucu, yapıştırıcı, oluşturucu..(Günümüz Türkçe’sinde,”prensip, düstur” anlamında)
                  İLKİ: ilk, ilkin, birinci
                  İLKİN: Birinci, öncelikli
                  İLKUŞ: birl. İl/Kuş Kartal türü bir avcı kuş
                  İLLİ: Bağımsız, özgür, devleti olan
                  İLMEN: Devletç devletine sadık
                  İLSİRET: birl. İl/Siret ..Düşmanın devletini yıkıp, esir eden, devletsiz bırakan
                  İLTEMİŞ: birl. İl/Demiş ..Yurtsever
                  İLTER: Yurt koruyucusu, yurduna sahip çıkan, yurtsever, yurdunu toparlayan
                  İLTERİM: birl. İl/Terim
                  İLTERİŞ: birl. İl/Teriş, Yurdunu ve budunu derleyip, toparlayan, bir aya getiren ve yücelten
                  İLTÖRE: birl. İl/Töre, ..Devlet geleneği
                  İLTUTMUŞ: birl. İl/Tutmuş, Algan, fatih
                  İLUN: 1- Ulu,yüce 2- Soylu 3- Genç, cıvan
                  İLYIĞDI: birl. İl/Yığdı, Algan, fatih
                  İME: Em, çare, derman
                  İMEÇE: Birliktelik, emek ortaklığı
                  İMEN: 1- Emen, can, ruh 2- Kayın ağacı
                  İMER: Hayırsever, iyilik sahibi
                  İMGE: 1- İyi, yararlı 2- İz, belirti 3- Tasavvur, zihinsel sembol
                  İMİŞÇİ TUNGATAR: birl. İmişçi/Tunga/Tar..Kaplanlarla dövüşen cesur kişi
                  İMRAG (imrağ-İmrak): Aşık, derviş, dost
                  İMRE (Emre-İmrağ): 1- Ağabey,ağa 2- Beylerbeyi 3- Aşık, derviş, dost
                  İMREN: İmrenmekten...imrenilen, iç geçirten
                  İNAK: 1- Kardeş, kardeş çocuğu 2- Han ve beylerin en güvenilir adamı ve yardımcısı
                  İNAL: 1- Soylu, Kağan yada Hanların ana tarafından akraba 2- Anası Kağan yada Han soyundan olup babası kara budundan, halktan olan kişi 3- Avrupa’daki, kont, baron vb. unvanların Türkçe’deki karşılığı 4- Emin ve güvenilir kişi
                  İNALÇIK: Küçük İnal
                  T...1- Uygur kağanlığı dönemi bey ve komutanlarından 2- Haverezmler devleti bey ve
                  İNAN: İman, inanç 2- Kural, akide 3- Emniyet, güvenlik
                  İNANGU: İnanılan, güvenilen, mutemet
                  İNANIR: İmanlı, inançlı
                  İNCE: Hafif, yeğni, nazik
                  İNCESEN: Huzur ve güvenlik, sükunet
                  İNCİ: (Yinçi, yinçgü) 1- işve, naz,eda 2- Sessizlik, ıssızlık 3- İstiridye türü deniz
                  kabuklusundan çıkan tane, takı
                  İNÇGÜ: İnce, narin
                  İNER: İnmek...den mec. Alçak gönüllü, mütevazı
                  İNERBAŞ: birl. İner/Baş mec. Alçak gönüllü
                  İNİ: Kardeş, karındaş,kayın birader
                  İNİSİ: Küçük erkek kardeşi
                  İPAR: Parfüm, misk
                  İPEK: (Yipek) İpek böceğinin ipeği (İp...kökünden)
                  İRÇİ: 1- Yırcı, halk ozanı 2- İr.ik, iricik 3- Yirçi, yerci, toprak sahibi
                  İRÇİK: 1- İricik 2- Er, küçük er
                  İREN: 1- Sert, katı2- Araç, vasıta 3- Ürek, yürek
                  İRENÇİN: 1- Bağımsız, başına buyruk 2- Güçlü, dayanıklı
                  İRGE: 1- Yırlama, söyleme, okuma 2- Ergin, olgun
                  İRGİN: (İrge) Uygurlar ve Karluklar dönemi memuriyet unvanlarından
                  İRİK: Sert, katı, iri
                  İRİM: Müjde, iyi haber
                  İRİS: 1- Kurtuluş, hürriyet 2- Iras, ıraz
                  Türk mitolojisindeki Tanrıça adlarından “kötü ruhları kovup, tamuya gönderen Tanrıça”
                  İRKİL: 1- Ululuk, heybet, cesaret 2- Aksakal,kam, baksı
                  İRKİN: Olgun, bilge, ulu
                  İRKİT: Ürküt, ürkütücü, heybetli
                  İRKLİ: 1- Güçlü, muktedir 2- Yüksek dereceli memur
                  İRNEK: (Emek) Serçe parmak
                  İRŞİ: Peri, peri kızı
                  İRTEGÜN: birl. Erte/Gün Sabah
                  İRTEM: 1- Erdem, fazilet 2- Marifet, hüner
                  İRTİŞ: Hüner, hünerlilik
                  İRTÜK: Değer, kıymet
                  İSEN: 1- Esen, yel, rüzgar 2- Doğa, tabiat 3- Açık, net, sahih
                  İSTEK: İsteyiş, arzu
                  İSTEM: İrade, dileme erki
                  İSTEMİ: İstem, irade, dileme ve buyurma erki
                  İŞBARA: (iş, devinme, davranma) Bara /Var, varlık) birl. İş/Bara
                  İŞÇEN: İşgüzar, hamarat
                  İŞGÜN: (İçgün) Kızıl yapraklı bir yayla çiçeği
                  İŞİM: (İçim) İçtenlik, samimiyet
                  İŞİTGEN: İşitici, dinleyici,öğüt dinleyen
                  İŞLEK: 1- İdmanlı, eğitimli 2- İşgüzar, çalışkan
                  İTBARAK: birl. İt/Barak (Barık, baraka)
                  Türk mitolojisinde adı geçen köpek
                  İTGÜÇİ: İteleyen, itici, yapıcı, destekçi
                  İTİK: Yetik, yetkin, uzman
                  İTİMGEN: İteleyen, itici, destekçi
                  İTMAÇ: Alet, edevat, takım
                  İTMİŞ: (Etmiş) Yapıcı, uzman, uzmanlaşmış
                  İVECEN: Aceleci, telaşlı
                  İVGİN: (Evgin) Ateşli, sabırsız, telaşlı
                  İYBA: Utangaç
                  İYE: Güç, kudret, erklik, sahip olma
                  İYEUZA: birl. İye/Uza, Güçlü, egemen ve uzman
                  İYİ: İyi, yararlı ve uğurlu
                  İYİK: 1- İyi, uğurlu 2- Heves
                  İYİM: 1- Güzellik,hüsn-i niyet 2- Dost, canan, yaren
                  İYİMSER: Olayları iyi gözle gören ve yorumlayan
                  İYNEM: Dost, ahbap, yaren, canan
                  İZ: Basma, ezme, sıkıştırma, kesmek, yarmak...bildiren kökten; yarık, yara, kalıntı, belirti
                  İZGİ: (İZGÜ) 1- İyi,kutlu 2- Akıllı, zeki 3- Adil, adaletli
                  Dolunay buğusunda zifiri göklere yazılmış Ad'ın...
                  İnkâra düşen geceler gibi yok saysın varlığını bütün kâinat
                  Varsın mavi gün her doğanda silinsin ne çıkar ?
                  Ay dolanır , yüz bulanır, vakit döner, tılsımlı bir âyinde söylenir Ad'ın ;

                  Senin Ad'ın TÜRK !...


                  UÇMAĞA VARDI..!
                  TANRI DAĞINDA...
                  ATSIZ ATA OTAĞINDA, ULU ATALAR HUZURUNDA DİZ VURMAKTA!

                  Çevrimdışı AĞASAR

                  • Türkçü-Turancı
                  • *****
                  • İleti: 354
                  • TANRI DAĞINDA, UÇMAĞA VARDI...
                    Ynt: ÖZTÜRKÇE SÖZLÜK
                    « Yanıtla #9 : 02 Şubat 2012 »
                    KAANKagan) Kagan sözcüğünün Moğol ağzındaki söylenişi
                    KABA: Büyük, iri, şişkin
                    KABAK: 1- Kapalı, kabuklu 2- Kabarık
                    KABAL: Kapalı, zindan, mahpus
                    KABAMIŞ: Kapalı, güçlü, mahfuz
                    KABAN: 1- Kapan, kapıcı 2- Kabarık, asi, isyankar 3- Dik yokuş
                    KABAR: 1- Kabarık, asi, kabadayı 2- Kapan
                    KABARTU: Şişik, kabarık, kabarcık
                    KABIŞ: Kavuş, kavuşma, birleşme, toplanma
                    KACIR: Kaçır, kaçırıcı, korkutucu, ürkütücü
                    KAÇ: (Kaçı, kaş) Kaçan, koşan
                    KAÇAĞLI: Kaçaklı, kaçıcı, koşucu
                    KAÇAN: 1- koşan, kaçan 2- Vakit, saat, vade
                    KAÇGAR: (Koçgar,kaşgar) 1- Koç gibi, koç yiğit 2- koç başı
                    KAÇIR: Kaçıran, kaçırtıcı
                    KAÇIRA: (Kaçır) 1- Kaçıran, ürküten 2- Çalışkan, aktif
                    KAÇMAS: 1- Kaçmaz, ürkmez, korkmaz 2- Evcil, munis
                    KAÇUT: 1- Savaş, dövüş 2- Kısa mızrak, kargı
                    KADAGAN: Buyruk, ser, emir, komut
                    KADAK: (Katak,Katık) 1- Katı, sert 2- Mıh, çivi 3- Armağan, hediye
                    KADAŞ: Arkadaş, yaren, yakın
                    KADIR: (Katır) mec. Güçlü, dayanıklı, metin, inatçı
                    KADIRCA: Katır gibi
                    KAGI : (KAKI) Öfke, şiddet
                    KAĞAN: İmparator, hanların hanı
                    KAĞANLI(G) : İmparatorluk, imparatorluğa mensup olma
                    KAĞBA: Koruyucu, muhafız
                    KAKIĞAN: Öfkeli, gözü kara
                    KAKINÇ: 1- Kılıç ve kargı hamlesi 2- İhtar, ikaz 3- Hiddet, öfke
                    KAKIZ: Gözü pek, hiddetli
                    KAKŞA: Seri, aceleci, hızlı
                    KAKUMAKLU: Gazaplı,şiddetli
                    KAL: Ulu, saygıdeğer, hatırı sayılır
                    KALABA: 1- Ulu, saygıdeğer 2- Sayıca çok, kalabalık, bolluk
                    KALAKLI: Ulu, yüksekte
                    KALANÇA: Bakiye, arta kalan, artık
                    KALÇAV: Şakacı, nüktedan
                    KALDUN: Kalan, artan, bakiye
                    KALGAN: (Kalkan) Ok, kargı, kılıç gibi savaş aletlerine karşı koruma sağlayan siperlik
                    KALGAY: Veliaht, şehzade
                    KALIN: 1- Sert, dayanıklı 2- Mal, servet, varlık 3- Çeyiz 4- Yararlılık, fayda
                    KALINGU: (Kalın) Kalıng, güçlü, dayanıklı
                    KALISIZ: Şüphesiz, kararlı
                    KALMUK: Güç gösterisi, güçlülük, kabadayılık
                    KAM: Şamanist gelenekte, ulu kişi (Hekimlik, filozofluk, büyücülük, duacılık dahil olmak üzere, oba ya da oymakların, her türlü sorunuyla ilgilenen kişi)
                    KAMALAG: Sedir ağacı
                    KAMAN: 1- Kuman, kumanlı 2- Gözü kara, cesur, aman vermeyen
                    KAMAŞIG: Melez, karışmış
                    KAMAZ: Sarsıcı, sallayıcı,ürkütücü
                    KAMÇI: Kırbaç
                    KAMDU: Para yerine geçen eşya, emanet
                    KAMŞAT: Şaşırtıcı, ürkütücü
                    KAMU(Ğ): 1- Bütün, tam, hep 2- Halk, ahali 3- Destek, dayanışma
                    KAN: 1- Soy, sop, kaynak, can, canlılık, soyluluk 2- Damarlardaki sıvı 3- Kağan, han
                    KANAT: 1- Tüy, telek 2- Taraf, yön, cenah
                    KANCI: 1- Kan güden soylu 2- Kanıcı, kanmış, inanıcı
                    KANDI: İnançlı, kanık
                    KANDUK: (Kanduk) Kandı, kanık
                    KANDUKYURT: birl. Kanduk/Yurt Gurbet
                    KANG: (Kang, kan) Kan, soy, ata
                    KANGSIK: 1- Kardeş gibi..kardeş yakınlığında 2- Üvey kardeş
                    KAYNAK: (Kanak) mec. Soylu
                    KANIĞ: 1- Kanmış, kanık 2- Sevinç, neşe
                    KANIK: 1- Kanma, inanma, kabul, ermek 2- Sevinç, neşe
                    KANIŞ: Kandırış, cilve, işve
                    KANITGAN: Şevk veren, kan kaynatan
                    KANK: 1- Kan, soy 2- Ata, baba
                    KANKLI: Soylu, soyu sopu belli, kanlı
                    KANLI: Soylu
                    KANTIK: 1- Kandırıcı, işveli 2- Uzakta, gurbette olan
                    KANYUMAZ: birl. Kan/Yumaz (Yumak, yıkamak...dan)
                    KAPALAN: Kaplan
                    KAPAR: 1- Akıl, can, ruh 2- Kalkan, zırh 3- Kapan, tuzak
                    KAPGAN: 1- Kanlı, soylu 2- Kalkan, zırh 3- Algan, fatih 4- Kaplan 5- Kapan, tuzak
                    KAPGIŞAY: Saf, sade, halis
                    KAPKIR: Hassas, imtizaçlı
                    KAPLAN: Kapan, kedigillerden bir yırtıcı hayvan
                    KAPURTU: Kabartı, kabarık, kabadayı
                    KAR: Kar tanesi
                    KARA: Siyah renk, ak’ın karşıtı Ancak...Bu sözcükte de Türkçe ad ve sıfatlar arasında özel bir yere sahiptir. Çünkü birçok mecaz anlamı içinde barındırması ilgi çekicidir. Birçok birleşik adın, başında ya da sonunda kullanılabildiğinden, çeşitli anlam değişiklikleri de ortaya çıkabilmektedir. Bu yüzden, içerdiği tüm anlamları açıklamakta yarar vardır. Bu durum,ayrıca Türklerin, sosyal yaşamlarında, renklere ne derece önem verip, ne derece zengin anlamlarla bezediğinin de önemli ipuçlarını verecektir. Örneğin: Ak:Temizlik, güzellik, soyluluk, merkez. Gök(mavi): Kutsallık, özgürlük, Kızıl(kırmızı): Dikkat, özen,tedbir, değişiklik, devrim, şiddet. Yeşil: Doğum, tazelik, huzur, sükun anlamlarını içinde barındırmaktadır. Renklerle yönler de anlatılabilir. Ak: güney, Kızıl: Doğu, Sarı: Batı, Kara: Kuzey yönlerini anlatır. Kara’nın öteki anlamlarına gelince:
                    1- Güç, şiddet
                    2- Olağanüstülük, harikuladelik
                    3- Ululuk, büyüklük, ulaşılmazlık
                    4- Cesaret, atılganlık, yiğitlik
                    5- Yas, keder, üzüntü, ölüm
                    6- Fakirlik, sıradanlık, (soylu olmamak)
                    7- Kötülük, bela, uğursuzluk
                    8- Esmer ten, yanık ten
                    9- Aşırı soğuk, kış
                    KARAALMAZ: birl. Kara/Almaz..Namuslu
                    KARABAŞ: birl. Kara/Baş 1- Evlatlık 2- Kul, köle
                    KARABATAK: birl. Kara/Batak...Bir deniz kuşu
                    KARACA: 1- Karaya çalan, esmer 2- Gözü kara, cesur, şiddetli 3- Bir ceylan türü
                    4- Halktan soylu olmayan
                    KARACIK: 1- Esmer, kar tenli 2- Gözbebeği
                    KARAÇIL: Kumral, karaya çalan
                    KARAGA: Karga, kuzgun
                    KARAĞLI: 1- Yaslı, matemli 2- Bakışları etkileyici
                    KARAHAN: birl. Kara/Han
                    1- Türk mitolojisinde “Tanrılar Tanrısı” 2-Devletlerinde, soylu
                    olmayıp, kara budundan (halktan) biri olarak devlet kuran kişilerin takındığı unvanlardan
                    KARAK: 1- Kara/Ak 2- Gözbebeği 3- Bakış, nazar
                    KARAKÇI: 1- Gözlemci, bakıcı 2- Karakeçi
                    KARAKIRK: birl. Kara/Kırk (..Kırk sayısı da, üç ve dokuz gibi, Türklerin uğurlu sayılarındandır.)
                    KARAKITAY: birl. Kara/Kıtay (Çinliye benzeyen, Çinlilerle kanı karışıp, melez olmuş)
                    KARAKOL: birl. 1- Kara el 2- Gözetleme yeri, gözetim alanı
                    KARAKUŞ: birl. Kara/Kuş (Mizan Yıldızı)
                    KARAKÜNE: Kara gün
                    KARAL: Vade, müddet
                    KARAMIŞ: Bakmış, görmüş, açık göz
                    KARAMAN: 1- Kara tenli 2- Yiğit, gözü kara
                    KARANÇI: Bakıcı, gözlemci
                    KARAOTAĞ: birl. Kara/Otağ
                    Eski dönem, toy ve şölenlerde, çocuğu olmayan beylerin oturduğu kısım, tribün (...oğlu olanlar,Ak otağa, kızı olanlar kızıl otağa, konuk edilirlerdi.)
                    KARAOZAN: birl. Kara/ozan (halk ozanı)
                    KARASAGU: ağıt, mersiye
                    KARASÜYÜK: birl. Kara/Süyük (kemik) (avam, halktan)
                    KARAŞAMAN: birl. Kara/Şaman
                    T...Şamanist gelenekte, kötü ruhlarla uğraşan şamanlar
                    KARAŞIN: Esmer, karaya çalan
                    KARAUL: Bakış, gözlem yeri (Karakol sözcüğü buradan gelir)
                    KARAÜREK: birl. Kara/Yürek Cesur, korkusuz
                    KARAV: Bakış, nazar, bakan
                    KARAVUL: (Karaul) 1- Gözcü, keşif kolu 2- Muhafız
                    KARAY: yardımcı, yararlı, yardımsever
                    KARAYIŞ: bakış, bakan
                    KARAYİR: birl. Kara/Yer (kara toprak)
                    KARÇAK: 1- Pençe 2- Büst, yarım heykel
                    KARÇIGA: Bir şahin türü
                    KARDAŞ: Kardeş, kardeş yakınlığı
                    KARGI: Mızrak
                    KARGIN: Meşbu
                    KARGUY: 1- Bir atmaca türü 2- Gözetleme kulesi, dağ başlarına yapılan yüksek yapı
                    KARIK: Karışık, melez
                    KARIKSIZ: Saf, temiz, karışık olmayan
                    KARIMIŞ: karışık, karışmış
                    KARINÇIK: Bakış, nazar, göz kaçamağı
                    KARINDAŞ: 1- Kardeş, kardeşlik 2- Kız kardeş, bacı (Kazak ve Kırgızlarda)
                    KARLIGAN: karlar eriyince açan bir dağ çiçeği
                    KARLIK: Karlı arazi, karlı dağ
                    KARLU: Karlı, kar almış
                    KARLUGAÇ: Kar çiçeği
                    KARMAS: Karıştırmaz (Soyunu, neslini)
                    KARŞI: Karşıt, zıt
                    KARŞIT: Karşı
                    Türk mitolojisinde, Ülgen’in yedi oğlundan biri ve Temizlik Tanrısı
                    KARTAL: İri kanatlı avcı kuş (Karatal)
                    KARUÇ: 1- Karış, karışık 2- Kara uç
                    KARYAĞDI: birl. Kar/Yağdı (...Doğumu, kar yağdığı sırada olan)
                    KASAR: 1- Keser 2- kasıntı, afili 3- Fırtına
                    KASMIŞ: Afili, fiyakalı, kasıntı
                    KAŞ: Kaş, korkusuzluk, cesaret
                    KAŞGAR: Cesur, üstün vasıflı
                    KAŞKA: 1- Yiğitlik, mertlik 2- Üstün vasıflılık 3- Dayanıklılık, metanet
                    KAŞUK: Dayanıklı, metin
                    KATAK: Katı, sert
                    KATAN: 1- Sert, katı 2- Saplayan, (Kargı, ok) 3- Ekleyen, artıran
                    KATGI (katkı): 1- Katı, sert, haşin 2- Yarar, yararlılık 3- Neşe, şenlik
                    KATGIÇ: Katı, sert, dayanıklı, haşin
                    KATI: sert, dayanıklı, haşin, güvenli, adamakıllı, etraf
                    KATLICAK: Katıca,sertçe,şiddetli
                    KATIGU: Çalışkan, gayretli, azimli
                    KATIĞDI: Çok katı, şiddetli, kuvvetli
                    KATIK: 1- Katı, sert, güçlük, şiddet 2- Katılan, katılım 3- Ekmek, yemek
                    KATILGAN: Dayanıklı, metin, sert
                    KATILIK: Güçlük, sertlik, dayanıklılık, haşinlik
                    KATIRAK: Katıca, haşince
                    KATIYEL: birl. Katı/Yel (Kuru rüzgar)
                    KATIZ: 1- Ağaç kabuğu 2- Tarçın
                    KATLAV: Zırh, siper
                    KATLIG: Katılık, sertlik
                    KATMIŞ: 1- Saplamış 2- Katılaşmış 3- Eklemiş
                    KATUN: (Hatun) İmparatoriçe, Kağan eşlerine verilen bir unvan. (Kadın sözcüğü buradan gelir)
                    KAVAN: Kovucu, defedici
                    KAVÇIN: Konuk, kısa süreli misafir
                    KAVŞIT: 1- Kavuşma, vuslat, kavuşulan yer
                    KAVURT: 1- Kurt 2- Haşmet, ihtişam 3- Dayanıklılık, kalıcılık
                    KAVUŞ: 1- Menzil, kavuşulacak yer 2- Buluşma, buluşma yeri
                    KAY: 1- Tipi, kar fırtınası 2- Masal, hikaye
                    KAYA: Taş bloğu mec. 1- Sertlik, sağlamlık, yıkılmazlık, dayanıklılık 2- İhsan, inayet
                    KAYAK: Kayık, sandal
                    KAYALAK: 1- Kayık, sandal 2- kaya, kayalık
                    KAYAN: 1- Çığ, çığ kümesi 2- Sel, sel suyu
                    KAYAR: 1- Sel, sel suyu 2- Gurur, onur
                    KAYAŞ: Hısım, akraba, kavim kardeş
                    KAYÇI: Masalcı, destancı
                    KAYDU: 1- Katı, sert, şiddetli 2- Kaygı, hüzün 3- Sel, sel suyu
                    KAYGAÇ: Kayık, sandal
                    KAYGAŞ: Mucize, olağanüstülük
                    KAYGIN: 1- Üzgün, kaygılı 2- İsyankar, isyan halinde
                    KAYGU: Kaygı, endişe, titizlik
                    KAYGULU: Kaygılı, mahzun
                    KAYGUN: Mahzun, üzgün, müteessir
                    KAYGUSUZ: Vurdumduymaz, gailesiz, umursamaz
                    KAYI: 1- Sel 2- Kar fırtınası 3- Muhkem, iyi korunan
                    KAYIR: 1- Kayırma, hamilik, destek 2- Heybet, gösteriş 3- Azim, kararlılık
                    KAYIRGAŞ: 1- Deste, demet 2- Kayırıcı, koruyucu
                    KAYIRMIŞ: Kayıran, kayırıcı, destekçi
                    KAYIRŞI: 1- İçli, merhametli 2- Karşı, muhalif, hizip
                    KAYITGAN: Dik başlı, boyun eğmeyen
                    KAYITMAS: Adil, adaletli
                    KAYMAS: Adaletli, düzenli
                    KAYNAK: Pınar, göze
                    KAYNAR: 1- Pınar, göze 2- Ateşli, kızgın
                    KAYNARCA: 1- Kaynak, pınar, menbaa 2- Ilıca, banyo
                    KAYRA: Yardım, inayet
                    KAYRAL: Yardım, destek
                    KAYRALDIĞ: 1- Destekli, torpilli 2- Eli açık, cömert
                    KAYRIM: Arka, destek, inayet
                    KAYRU: Geri, arka, destek
                    KAYTAG: Aldatıcı, adaletsiz, hilebaz
                    KAYTBAY: Adil, adaletli, hakkaniyetli
                    KAYTMAZ: Adil
                    KAYTUN: Yardımsever
                    KAYURTAR: Kurtarıcı, yardımsever
                    KAZAK: 1- merkezden uzak kalan 2- Otoriteye bağlı olmayan,başına buyruk 3- Gezgin
                    KAZAN: 1- Kazanç, kazanım, birikim, artı değer, bolluk 2- Kızan, kızgın
                    KAZANCUK: 1- Kazanç, kar, getiri 2- Yemek kazanı, tencere
                    KAZANÇ: Gelir, kar, artı değer, getiri
                    KAZGAN: Kazan, kazanç
                    KAZILIK: 1- Kazık 2- Kazma aleti 3- Kızgın, celalli
                    KAZIRGAN: Şamanist gelenekte, kötü ruhların, doğruluğa gelmesi için,geçici bir süre için kaldığı ateş çukuru. Bir nevi cehennem
                    KAZU: Nimet, kazanç
                    KAZUK: (Kozu, Kazık) 1- Kazma 2- Kazık, sırık
                    KEBEK: Kabuk, ağaç kabuğu
                    KEBENÇ: İtimat, güven, hoşnutluk
                    KEBENÇÜ: Hoşnut, bahtiyar
                    KEÇİG: 1- Geçit, köprü 2- Mutlu, sevinçli
                    KEÇİKLİĞ: Mutlu, sevinçli
                    KEÇİR: Bağışlayıcı, affedici
                    KEÇÜRGEN: Bağışlayıcı, affedici
                    KEDİMLİG: 1- Zırh, demir ağ 2- Giyimlik, giysi
                    KEKMEN: Olgun, ergin, ermiş
                    KELEŞ: Alımlı, yakışıklı, cıvan
                    KELEZTİ: Hayal, serap
                    KELGİN: Gelgin, suyu kabaran ırmak
                    KELİŞTÜ: Olgunluk, gelişim, suhulet
                    KELTEÇİ: Gelici, gelecek olan, halef
                    KEMEÇ: Asker, askeri görevli
                    KENÇEK: (Gençık, Genç)
                    KENÇLİYÜ: Oğuz beylerinin, özellikle güz kurultayların dan sonraki toy ve şölenlerde, kendi mallarını yağmalatıp, halka dağıtılması için kurdukları büyük sofra. Yağma sofrası
                    KENDÜZ: Nefs, can, ruh
                    KENEŞ: İstişare, müşavere
                    LENGEŞ: Keneş
                    KENGEŞLÜ: Danışık, anlaşık, dayanışmalı
                    KENDİL: Gönül, gönüllü, temiz yürekli
                    KENİ: (Kuni) Adaletli, adil, dengeli
                    KEPKE: Örnek, numune
                    KEPTİK: 1- Latif, şakacı 2- Eşit, müsavi
                    KERAMUN: Karaman, esmer tenli
                    KERAYET: Sahil, kıyı, plaj
                    KEREGÜ: Ev, çadır, barınak
                    KEREKLİ: Gerekli, elzem, ihtiyaç
                    KEREKTÜ: İhtiyaç, lüzum, zaruret
                    KEREKÜLÜG: Çadırlı, göçebe
                    KERELTİ: Tanıklık, şehadet
                    KEREN: Ulu, kebir, kadir
                    KEREŞ: Kiriş, yay kirişi
                    KERİ: 1- Eski, kadim, geride kalan 2- Germekten, gerilmiş, gergin
                    KERİNÇSİZ: Eşsiz,emsalsiz
                    KERKİ: Balta, nacak
                    KERKİT: Nacak
                    KERTÜK: (Kertik) 1- Ağaca bıçakla çizilen çizgi 2- yapay, suni
                    KESEN: 1- keskin, kesici 2- Bölüm, ara
                    KESİ: Keskin, kesen, kesici, sert
                    KESİK: Kesi, keskin
                    KESKİN: 1- Sert mizaçlı, asabi 2- Uç, ekstrem 3- Kesici
                    KEŞİKÇE: 1- Muhafız, koruyucu 2- Defa, sıra, adet
                    KEŞİKÇİ: 1- Israrlı 2- Nöbetçi
                    KET: 1- Darbe 2- Yılmaz, azimli, kararlı
                    KETÇİK: Darbecik
                    KETE: Ulu, büyük
                    KEYİK: Baht, mutluluk
                    KEZEGEN: Gezgin, çapkın
                    KEZGEN: Gezgin, çapkın
                    KEZGİÇ: Gezgin
                    KEZİK: Cesaret, atılganlık, cüret
                    KEZİR: (Kizir, keser) Cesur, cüretkar
                    KIBI: Keşif, buluş
                    KICIR: Öç duygusu, intikam
                    KICURGAN: Gösterişli, mağrur
                    KIDIK: Gedik, güdük
                    KIĞILCIM: Kıvılcım, şerare
                    KIĞITDUK: Davet, ikram
                    KILAĞI: Kılıç ve bıçakların bilendikten sonra ağız kısmında meydana gelen çizgi
                    KILAĞUZ: Kılavuz, rehber
                    KILAVUN: Düğün hediyesi
                    KILDI: 1- Yaratıcı, yapıcı 2- Etken, amil
                    KILGI: 1- İstem, irade 2- Yaratılmış, kılınmış
                    KILICI:Yaratıcı, yapıcı, halik, kadim
                    KILIÇ: (Kıl-Uç) Silah
                    KILIG: 1- yaradılış, huy, karakter 2- Beceri, iş, yapıcılık
                    KILIGLI: 1- İyi huylu, ahlaklı, görgülü 2- Becerikli, çalışkan, işgüzar
                    KILIN: 1- Huy, yaradılış 2- Naz, işve
                    KILINÇ:Kılınış, huy, karakter
                    KILIVAN: Hediye, bahşiş, ödül
                    KILUÇ: Kılıç
                    KIMAÇA: Engel, mania
                    KIMAR: Komar, homar, yakışıklı, cezb edici
                    KIMIRTU: Kıpırdanış, devinim, jest
                    KIMIZ: Ekşi, mayhoş anlamına gelen ve kısrak sütünden yapılan bir içki
                    KIMNA: Sürekli, daima, her zaman
                    KIN: 1- Silah muhafazası 2- Gayret, çalışma 3- Suç, cürüm, ayıp
                    KINAGU: 1- Ceza, cezalandırma 2- Çalışma, aktivite
                    KINAY: Aktif, çalışkan
                    KINCAL: İnce, narin, zayıf
                    KINÇAK: Bıçak kılıfı
                    KINGAL: İnce, narin
                    KINGIR: Metin, dayanıklı, sebatkar
                    KINIK: 1- Gayret, gayretli, çalışkan 2- Muhterem, şerefli, hakim
                    KIP: Baht, talih
                    KIPÇAK: 1- Merkezde kaçmış, uzaklaşmış ve bir otoriteye bağlı bulunmayan 2- Çayırlık, geniş toprak,sahipsiz boş ve geniş arazi 3- Ağaç kovuğu 4- Bahtı açık, talihli
                    KIR: 1- Kırmak...dan Kırış, kesiş, kırma, yarma eylemleri 2- Ak’a yakın kirli beyaz renk 3- mec. Olgunluk, tecrübe
                    KIRAÇ: 1- Kırlaşmış, kıra çalan, kır gibi 2- Kırıcı, kırık, yarık 3- Verimsiz toprak, yaşlı toprak
                    KIRAN: 1- Bozgun yapan, düşmanı yok eden 2- Dağ yamacı 3- Yön, kenar, kıyı
                    KIRAY: 1- Genç, delikanlı 2- Kıran, kan dökücü, vurguncu
                    KIRCA: Kıra çalan, ,kırlaşmış mec. Olgun, bilge
                    KIRCI: 1- Kırıcı, sert mizaçlı 2- Kenar, uç, sahil
                    KIRGI: 1- Kırım 2- Bir atmaca türü
                    KIRGIL: Kırık, üzgün, kırgın
                    KIRGIN: 1- Gönül kırgınlığı 2- Bozgun
                    KIRGIZ: 1- Kırgıncı, bozguncu, geçimsiz 2- Kırk/Uz 3- Numune, örnek
                    KIRICI: 1- Kıran, bölen, yaran mec. Sert mizaçlı, gönül kırıcı 2- Kenar, sahil
                    KIRIK: Kırılmış, bölünmüş
                    KIRIM: 1- Kırış, bozgun, katliam 2- Kırgınlık, küskünlük 3- Uç nokta, kenar
                    KIRIY: Sahil, kenar
                    KIRKIN: Bahşiş, hediye
                    KIRKLI: Eski, Şamanist gelenekten, bazı değişiklikler yada dinsel motiflerin de eklenmesiyle,
                    bugünlere kadar gelen bir inanca göre; gerçek anlamı “kırk ünlü ata ruhunun koruması altındaki kişi”
                    KIRMAN: Kırma yeri, Kırman, harman
                    KISIG: 1- Hapis, dar yer 2- Kısıtlı, bağımlı
                    KISIGLU: Hapis, mahpus, kıstırılmış